Kazanılan Yarışlar Kaybedilen Hayatlar

Bir pazar günü henüz sokak lambaları bile sönmemişken sabahın ayazında, içinde eğitim sistemi yükünü de taşıdığı kendinden daha ağır bir sırt çantasıyla, ücreti banka kredileriyle ödenen dershaneye giden çocuklarımız için yazıyorum bu yazıyı..

Kazanılan yarışlar, kaybedilen hayatlar. Çizim: Feyza Nur Bolatlı
Çizim: Feyza Nur Bolatlı

Eğitim sistemi ve endişeler

Yeni nesil ebeveynlerin son yıllarda akademik başarıya yönelik çok ciddi endişeleri oluşmaya başladı. Tabi bu endişelerin ortaya çıkmasında eğitim sistemi de büyük bir etken olarak karşımıza çıkıyor. Elbette anne babaların çocuklarının geleceğine dair birtakım kaygıları olabilir. Hangi üniversiteye gidecek, hangi mesleğe sahip olacak, kazancı kendisi ve gelecekteki ailesi için yeterli olacak mı? Anne babaların kendilerine bu soruları sorması oldukça doğal. Fakat bu durum artık gelecek kaygısını da aşıp kontrolden çıkmaya başladı.

Eğitim sistemi faktörünün de getirdiği birtakım mecburiyetler sonucunda ebeveynler maddi manevi tüm imkanlarını zorlayıp çocuklarını okul kurslarına ve dershanelere göndermeye başladılar. Bu da yetmedi hafta içi akşamları evlere özel ders öğretmenleri gelmeye başladı. Hem dershane hem okul kursu hem de özel dersler yeterli gelmemiş olacak ki bu defa da kayıtlar devlet okullarından özel okullara alındı. Çocuklarına bu imkanları sağlayabilmek için ek işlerde çalışmaya başlayan babalar, ev hanımlığıyla iş hayatını bir arada yürütmeye karar veren anneler var.

Her şey daha iyisi için..

Tüm bunlar çocukların sınavlarda daha iyi notlar almaları, denemelerde daha yüksek netler yapmaları, liseye ve üniversiteye giriş sınavlarında daha iyi sıralamalara sahip olabilmeleri yani eğitim sistemi yükünü taşıyabilmeleri için yapılıyor. Üstelik artık her aile bunları uyguladığı için bu yöntemler doğal ve normal gelmeye başladı bile. Hatta o kadar normalleşti ki sınıfın en çalışkan öğrencisinin velisi takdir edilirken iyi ahlaklı yetiştirilmiş ama ders notları düşük olan öğrencilerin velileri ayıplanmaya başlandı. Bununla da kalmadı dershaneye gitmeyen öğrenciler dışlanır oldu. Fakat bu durum göz ardı edilmemesi gereken büyük bir toplumsal yanlış. Bu yanlış da söz konusu eğitim sistemi oluşturulurken öngörülemeyen sonuçlardan yalnızca bir tanesi. Bu konuda siz anne babaların, eğitim sisteminin sizlere ve öğrencilere dayattığı bu büyük yanlışa bir “dur!” demesini rica ediyorum.

Dengeyi sağlamalıyız

Kazanılan yarışlar, kaybedilen hayatlar. Çizim: Feyza Nur Bolatlı
Çizim: Feyza Nur Bolatlı

Çocuklarımızın akademik başarılarını ne zaman ruh sağlığından daha fazla önemser olduk? Artık onlara iyi olup olmadıklarını sormak yerine matematik sınavından neden 100 değil de 95 aldıklarını soruyoruz. Elbette akademik başarısını göz ardı edin demiyorum. Ama hayatın her noktasında olduğu gibi çocuk yetiştirirken de denge çok önemlidir. Bu yüzden çocuklarınızın hayatlarının merkezine akademik başarıyı koymak sağlıklı bir yöntem olmayacaktır. Unutmayın ki çocuğunuzun hiçbir yaşı geri gelmeyecektir. Hayatın ilk yılları insanoğlu için bir altyapı görevi görür. Dolayısıyla çocuklar bu yılları yaşına ve gelişim özellerine uygun geçirirse, istek ve beklentileri de bu yönde karşılanırsa bu da ilerideki hayatları için sağlam bir temel oluşturacaktır.

Aslında şunu söylemek istiyorum; çocuklarınız top oynamak isterken test çözüyor olmasın. Pazar kahvaltılarını sizinle birlikte yapmak isterken o saatte uykusunu bile tam alamamış bir halde, bu yüzden hiç de anlayamadığı bir dersi dinliyor olmasın. Ya da dinleyemiyor. Onlara akademik başarıları için verdiğiniz fırsatları sosyal hayatı için de vermeye çalışın. Dengeyi sağlamak derken anlatmak istediğim tam da bu. Elbette okul, kurs, dershane ve özel ders temposuyla geçen 6 günden sonra her pazar izin verdiğiniz basketbol kurslarını kastetmiyorum. Gerektiği kadar ders çalıştığı, sizinle geçirdiği zamanların olduğu, arkadaşlarıyla da dışarı çıkabildiği, dilediğinde kitap okuyabildiği, müzik dinleyebildiği, istediği futbol kursuna da gidebildiği, kontrollü düzeyde bilgisayar oynayabildiği, yorulduğu anlarda dinlenebildiği zamanların olduğu bir hayattan bahsediyorum. Tüm bunları yapabilecekken en güzel yıllarını sadece test çözerek harcadıkları bir hayatları olmasın.

Yolun sonu hayal kırıklığı olmasın

Üstelik akademik hayatı onun için her şey haline gelen çocuk, yolun sonunda bir gün eğitim hayatı tamamen sona erdiğinde ve geriye dönüp baktığında elinde yıllardır çözüp durduğu testlerden başka bir şey olmadığını fark edecektir. Hatta artık hayatının tümü olan o testlerin bile kalmadığını anlayacaktır. Ve onarılması oldukça zor olan büyük bir hayal kırıklığı yaşayacaktır. Biraz şanslıysa gerçekten sevdiği mesleğiyle kendini avutabilir. Fakat büyük olasılıkla aslında hiç de severek ve isteyerek elde etmediği mesleği, yaşadığı hayal kırıklığına bir yenisini ekleyecektir.

Bu yüzden onları sadece ödev, sınav, kurs, dershane, okul odaklı yetiştirme stilinizi gözden geçirmenizde fayda var. Çocuklarınızı yetiştirirken onların, eğitim sistemi tarafından düzenlenen yarışlara hazırlanan birer at oldukları yanılgısına düşmeyin. Çocuğunuz fizik sınavından 100 aldığı için değil siz ona gerçek sevgiyi verdiğiniz için kendini değerli hissetsin. -Çocuklarımıza ihtiyaç duydukları sevgiyi nasıl verebileceğimizi önümüzdeki haftalarda ayrı bir başlıkta ele almayı düşünüyorum.-

Kazanılan yarışlar, kaybedilen hayatlar. Çizim: Feyza Nur Bolatlı
Çizim: Feyza Nur Bolatlı

Yalnızca akademik başarısıyla var olan bir çocuk bir gün bu yarış bittiğinde en iyi ‘devlet işinde’ en iyi pozisyonlarda ‘sigortalı’ işini yaparken kendini mutsuz hissettiğinde ve şimdiye kadar hayatını bunun için mi harcadığını sorgulamaya başladığında ne yazık ki yanında sizler olamayacaksınız. Bu yüzden sonunda kazananın bile kaybettiği o yarışlara çocuklarınızın da girmesine sebep olmamanızı dilerim.

Geçtiğimiz haftalarda yayımlanan;

Söylem meselesine dair

Prens ve Prenses Çocuklar’

‘Psikolojik sağlamlık: Pandemide ruh sağlığını korumanın yolu’

başlıklı yazılarımı hâlâ okumadıysanız bağlantılardan ulaşabilirsiniz.

Şevval Babuccu

Şevval Babuccu, Lisans eğitimini Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünde tamamladı. Çeşitli edebiyat ve sanat dergilerinde deneme yazıları yazmakta ve Engelsiz Dershane'nin görme yetersizliği olan öğrencilerine gönüllü okutmanlık yapmaktadır.

Şunlar da hoşunuza gidebilir..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir