Söylem meselesine dair

Çizim: Feyza Nur Bolatlı

Söylemlerimize Eşlik Eden Duygu, Düşünce ve Davranışlar Silsilesi

Düşüncelerimiz duygularımızı, duygularımız düşüncelerimizi ve her ikisi de davranışlarımızı etkiliyor. Söylemlerimiz ise tüm hepsini. Bizi, hayatımızı, yolumuzu, yolculuğumuzu, seçimlerimizi, kazandıklarımızı, kaybettiklerimizi, vazgeçtiklerimizi, yanımıza aldıklarımızı, geride bıraktıklarımızı ve daha birçok şeyi. Peki nasıl oluyor?

Yaşamımızda; duygularımız, düşüncelerimiz ve davranışlarımızla kendimize bir yol çiziyoruz ve bunu yaparken de genellikle söylemlerimizin gücünü gözden kaçırıyoruz. Gün içinde bir süre sonra kendi sesimizi bile duymadan öylesine konuşuyoruz ve bu artık çok alelâde bir eyleme dönüşüyor. Oysa sohbet arasında ya da bizim için çok sıradan olan bir olayı anlatırken ya da hararetli tartışmalarımızda kullandığımız kelimeler, kurduğumuz cümlelerin hayatımıza ve çizdiğimiz yola etkisi oldukça fazla.

İyi düşününce iyi mi olur?

Konuyu irdelemeye düşüncelerimizden başlayalım. Bu noktada ‘İyi düşün iyi olsun.’ sözü klasik bir örnek olmakla beraber hayatımızda yer vermemiz gereken bir mottodur. Her birimiz kendi yolumuzu çizerken nereden başlayacağımızı bilemiyorsak ya da çizmeye çalıştığımız o yolda kaybolduysak işe düşüncelerimizden başlayabiliriz.

Önemli seçimler yaparken, hayati kararlar alırken, çok dibe vurduğunuzda ve hatta en keyifli dönemlerinizde bile kısaca hayatınızın her ânında düşüncelerinizin şoför koltuğunda sizin oturduğunuzu unutmayın. Bu yüzden de yaşam akıp giderken siz de düşüncelerinize yön veriyorken taşlı, tozlu, topraklı, engebeli yollardan gitmek yerine çiçekli düzlüklerden gitmeye çalışın.

Nasıl hissedersek öyle yaşarız

Tüm bunlar duygularımız için de geçerli elbette. Nasıl hissedersek öyle yaşarız. Ruh halimiz, duygu durumumuz hem kendimizle hem de sevdiklerimizle olan ilişkilerimizi tahmin ettiğimizin de ötesinde etkiler. Eşlerin birbirleriyle, anne babaların çocuklarıyla, çocukların ebeveynleriyle olan iletişimlerinin temelinde duygular ve düşünceler yer alır.

Sıradan bir günümüzü hayal edelim…

Uyandığınızı ve güne yeni başladığınızı düşünün. Uyanır uyanmaz zihnimizden düşünceler akmaya başlar ve ‘Bu ne kadar berbat bir gün, daha sabahın körü, zaten uykumu da alamadım, kesin işe geç kalacağım, daha çocuklara kahvaltı hazırlamakla uğraşacağım, iyi uyuyamadığım için tüm gün başım ağrıyacak..’ gibi bu böyle sürüp gider. İşte eğer güne zihnimizden böylesi gri ve bulanık düşünceleri geçirerek başlarsak göz kapaklarımız sanki hiç uyumamışız gibi bir türlü açılmak istemez, ne hazırladığımız kahvaltıdan ne de yediğimiz yemekten tat alabiliriz, başımız gerçekten de tüm gün ağrır, vaktinde çıktığımız halde işe geç kalırız ve tam anlamıyla berbat bir gün geçirmiş oluruz.

Çizim: Feyza Nur Bolatlı

Aslında hiçbir aksilik yaşamadan keyifle bitireceğimiz gün bizim için bir işkenceye dönüşür ve birde neden bütün aksiliklerin peşimizi bırakmadığıyla ilgili gün boyu söyleniriz. Tam da burada düşüncelerimiz söylemlerimizi etkilemeye başlar beraberinde söylemlerimiz düşüncelerimizi griden siyaha boyar.

Diğer taraftan da duygularımız devreye girer. Biz zihnimizden yaşadığımız günün ne kadar berbat olduğunu geçirdikçe ve gün içindeki sohbetlerimizde hatta kendi kendimize konuşurken bile bunu dile getirdikçe bunu duygularımızda da yaşamaya başlarız ve gittikçe daha da kötü hissederiz. Bulanık düşüncelerimize olumsuz söylemlerimiz eşlik ederken birde karamsar duygularımız ortaya çıkar.

‘Bugün içimde kötü bir his var, gece boyu kabuslar gördüm, canım hiçbir şey yapmak istemiyor, kimsenin yüzünü görecek halde değilim, her şeyden çok sıkıldım..’ gibi söylemlerimiz de duygularımızla ilgilidir. Düşündüklerimizle beraber hissettiklerimiz de kötü bir hal almaya başlar ve bu sırada söylemlerimiz, düşüncelerimizin ve duygularımızın peşini asla bırakmaz.

Duygu, düşünce ve söylemlerin bir sonucu: Davranışlarımız

Üstelik başta da söylediğim gibi tüm bunlar birde davranışlarımıza yansır. Kötü düşünceler, kötü hisler ve bunların her an yanında olan olumsuz söylemler silsilesine bir de davranışlarımız eklenir. Sonra ne mi olur? Anne babasına sürekli isyan eden çocuklar, çocuklarına sesini yükselten ebeveynler, birbirlerinin kalbini kıran çiftler, sürekli çalışanlarını azarlayan patronlar, müşterilerine kötü davranan çalışanlar.. Bunlar gibi çok daha fazlası ortaya çıkar.

Aklımızdan geçirdiklerimiz, konuşurken söylediklerimiz, hissettiğimiz duygular… Hepsi de aslında çok basit ve önemsiz görünür ama tüm hayatımızı; çizdiğimiz yolun taşlarını, engebelerini, düzlüklerini, çiçeklerini bunlar belirler.

Oysa sabah uyandığımız ilk an henüz zihnimizden böyle düşünceler akmaya başlamadan hayat hiç bu kadar zor değildir. Aslında daha yataktan kalkmadan zihnimizden akıp giden düşüncelere biz yön verdiğimiz için hayatı yine kendimiz zorlaştırıyoruz. Zihnimizi arındırıp uykuya dalsak, sabahları keyifle uyansak ve uyanır uyanmaz şikayetlerle söylenip durmak yerine ne olursa olsun yeni bir güne başladığımızı kendimize hatırlatsak hiçbir şey bu kadar karmaşık hale gelmez.

Hangi Yol?

Önümüzde iki yol var. Yolun birinde sürekli sınavlardan geçemeyeceğimizi, mülakatlarda başarısız olacağımızı, yaptığımız yemeğin berbat olacağını, iyi birer anne baba olamayacağımızı, zaten her şeyin çok kötü gittiğini düşünüp duruyoruz. Bunları düşünürken bir yandan da ‘Bu işi beceremeyeceğim, bu görüşme çok kötü geçecek, kesin arkadaşlarımla aram bozulacak, eşim bana neden öyle davrandı belki de beni artık sevmiyor’ diye hem kendimizle hem etrafımızdakilerle konuşurken söylenip duruyoruz.

Çizim: Feyza Nur Bolatlı

Dolaysıyla bunlarla beraber içimizi büyük sıkıntılar kaplıyor, kendimizi çok kötü hissediyoruz, hiçbir şeyden keyif almıyoruz, hayat anlamsız gelmeye başlıyor, acaba depresyona mı giriyoruz… Sınavlarda bildiğimiz halde yapamıyoruz, mülakatlar donanımlı olmamıza rağmen başarısız geçiyor, durup dururken arkadaşlarımızla aramız bozuluyor, bizi artık sevmediğini zannettiğimiz için eşimizden uzaklaşıyoruz..

Diğer yolda ise yani aydınlık olan tarafta kendimize her koşulda inanıyor ve güveniyoruz, zihnimizden aksilikler yerine başarıları geçiriyoruz, günümüzün güzel geçeceğini, kazanacağımız sınavları, geçeceğimiz mülakatları, keyif aldığımız arkadaşlık ilişkilerimizi düşünüyoruz.

İyi hissediyor ve en küçük şeylerden bile keyif almaya bakıyoruz, içimizde büyük boşluklar ya da sıkıntılar olmuyor. Sınavlarda gerçekten de başarılı oluyoruz, iş görüşmelerimiz güzel geçiyor, arkadaşlıklarımız ve ilişkilerimiz berbat olmuyor.

İki yol var ancak hayatımız tek!

Unutmayalım sadece bir tane hayatımız var ve bu yolculuğu hangi yolda geçirmek istediğimizi kendimiz tercih ediyoruz. Elbette aydınlık yol tamamen aydınlık, karanlık tarafta en ufak bir ışık bile yok demiyorum. Engeller her zaman vardır, ters giden bir şeyler mutlaka olur ama önemli olan onları nasıl karşıladığımız ve nasıl uğurladığımızdır.

Asla birer ‘Polyanna’ olmaktan bahsetmiyorum ama söylemlerimizin duygu, düşünce ve davranışlarımıza ne denli etkisi olduğunu, hayatımızın her ânına dokunduğunu da bilmenizi isterim. Bu konuyla ilgili beni çok etkileyen bir ifadeyi de ekleyerek bitirmek istiyorum.

“İnsanlar, ağzından çıkan cümlelerin, beyninden çıkan düşüncelerin, bütün evreni dolaşıp tekrar kendine geri döndüğünü bilse, eminim çok daha dikkatli olurdu.”

-Albert Einstein

Geçtiğimiz haftalarda yayımlanan ‘Psikolojik sağlamlık: Pandemide ruh sağlığını korumanın yolu’ ve ‘Prens ve Prenses Çocuklar’ başlıklı yazılarımı hâlâ okumadıysanız bağlantılardan ulaşabilirsiniz.

Şevval Babuccu

Şevval Babuccu, Lisans eğitimini Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünde tamamladı. Çeşitli edebiyat ve sanat dergilerinde deneme yazıları yazmakta ve Engelsiz Dershane'nin görme yetersizliği olan öğrencilerine gönüllü okutmanlık yapmaktadır.

Şunlar da hoşunuza gidebilir..

2 Responses

  1. Rümeysa dedi ki:

    Dünyanın gelmiş olduğu güncel konumda, bizleri bu kadar olumsuzluklara yönelttiği şu dönemde ilaç diyebileceğim, günde en az iki kere okunması gereken bir yazı olmuş. Her hafta büyük bir hevesle yazılarınızı bekliyorum.

  2. ŞENAY dedi ki:

    MUKEMMEL BIR YAZI OLMUS YINE HER HAFTA BEKLEMEDEYIM BU SEFERKI YAZIDA KENDIMI GORDUM AMA IYI TARAFLI CUNKU BENDE YAZINDAKI GIBI Unutmayalım sadece bir tane hayatımız var ve bu yolculuğu hangi yolda geçirmek istediğimizi kendimiz tercih ediyoruz. BU DUSUNCEDEYIM . TEKRAR TEBRIK EDIYORUM DEVAMINI MERAKLA BEKLIYORUM …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir