Doğan Cüceloğlu; Bir Ustanın Ardından…

16 Şubat Salı günü bir anda dilden dile yayılan kara haber tüm ülkeyi yasa boğdu. Her ölüm anidir, zamansızdır ve acıdır ama bazı ölümler milyonlarca insanı derinden etkiler. Yıllarını eğitim ve psikoloji üzerinde çalışarak geçiren Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu aramızdan ayrılarak hepimizi derin bir üzüntüye boğdu.

Genelde insanlar öldükten sonra değeri anlaşılır ama ben Doğan Hoca’nın yaşarken de çok değer gördüğünü ve anlaşıldığını düşünüyorum. Anlamayanlar illa ki olmuştur, onların da bıraktığı eserlerle aydınlanacağına inanmak istiyorum.

Eserlerinin her biri çok kıymetli, her biri üzerine sayfalarca yazılabilir, saatlerce konuşulabilir fakat ben bugün hem anne hem eğitimci kimliğimle çok istifade ettiğim Geliştiren Anne-Baba üzerinde durmak istiyorum.

Doğan Cüceloğlu; Bir Ustanın Ardından Fotoğraf: Macide Yirmibeşoğlu
Fotoğraf: Macide Yirmibeşoğlu

Neden Geliştiren Anne-Baba?

Geliştiren Anne-Baba kitabını gözümde önemli kılan unsurların başında Doğan Hoca’nın söyleşilerinde, eserlerinde ailesi ve yaşamı hakkında her zaman gerçekçi, samimi anlatımlarının olması geliyor.

On bir çocuklu bir ailenin son üyesi olduğunu, annesini on yaşındayken kaybettiğini ve bu kaybın yaşamında ne kadar derin izler açtığını onu yakından takip edenler bilirler.

Çocukluğunda ailesiyle yaşadıkları, sonrasında kendi kurduğu aileler ve çocuklarıyla paylaştıkları, aile olma ve aileye değer verme adına kendisine oldukça tecrübe kazandırmış. Bu sebeple alanının uzmanı olan birinden tecrübeleri ışığında ‘Geliştiren anne-baba nasıl olur? sorusunun cevabını almak önemli.

Aile ve Yaşayan Değerleri

Doğan Cüceloğlu, kitabına ‘anne ve baba olma cesaretini gösterenlere adıyorum’ diyerek başlamış ve kitabın ortaya çıkmasının eşi Yıldız Cüceloğlu’nun on yıllık bir ısrarı sonucu olduğunu da belirtmiş. Kaynakçalar dahil toplam 191 sayfa olan kitap beş bölümden oluşuyor:

  • 1- Kucağımda Tuttuğum Bu Çocuk Özünde Nasıl Biri?
  • 2- Niyetim Ne? Çocuğumdan Beklentilerimin Farkında mıyım?
  • 3- Anne-Baba Olarak Ben Kimim?
  • 4- Anne-Baba Olarak Neleri Bilmeli, Nelerin Farkında Olmalıyım?
  • 5- Aile Toplantıları ve Ailede Yaşayan Değerler

Her bir bölüm, her bir cümlesi çok çok kıymetli. Okurken altını çizerek ve notlar alarak okumuştum, hatta altını çizmediğim yerler daha az bile diyebilirim.

Kitabın isminde anne-baba olması, sadece ebeveynlere hitap eden bir eser olduğu hissini uyandırmamalı çünkü anne-baba olmasa dahi çocuklarla bir şekilde yolları kesişen, onlarla çalışmakta olan herkesi ilgilendiren, bilgilendiren ve yönlendiren bir eser olduğu aşikar.

Çocuklarımıza birey olduklarını hissettirmek

Kitabı okuduğunuzda kendi hayatınızdan, anneliğinizden, babalığınızdan ve belki de farkında olmadan yaptığınız hatalardan haberdar olabilirsiniz. Tabi sadece haberdar olmak ya da fark etmek yetmeyecek, unutmadan hayatımızın pratiğinde de yer vermek gerekecektir.

Bundan 3-4 sene önce, küçük kızım 4 yaş civarındayken cümlelerinde bana hitaben ‘Çocuğum, yavrucum’ kelimelerini kullanmaya başlamıştı. Ben de biraz şakayla karışık ‘Neden bana yavrucum diyorsun? Ben senin yavrun muyum?’ diye sorduğumda ‘Sen de bana annecim diyorsun ama’ demişti.

O zaman kızımın verdiği bu cevap Doğan Hoca’nın Geliştiren Anne-Baba kitabında okuduğum ama pratikte unuttuğum bir detayı tekrar hatırlamama vesile olmuştu. Çocuklarınıza bir birey olduğunu hissettirmek ve değer verdiğinizi göstermek istiyorsanız onlara isimleriyle hitap edin. Diyor ki Cüceloğlu:

Kızım bana bir bardak su ver’ dediğinizde anne-kız arasındaki toplumsal ilişki ön plandadır. ‘Hatice, bana bir bardak su ver’ dediğinizde ise Hatice’nin bir birey olduğu ön plandadır.

Yine bir söyleşisinde buna benzer olarak Çocuklarınıza prensesim, paşam, tosunum gibi sahte statüler vermeyin, ona kendine özgü bir birey olduğunu hissettirin’ demişti.

Fakat gelin görün ki bu okuduklarımızı ve dinlediklerimizi hatırlıyor olsak da dilimize yerleşmiş hitaplardan pek kolay vazgeçemiyoruz.

Doğan Cüceloğlu’nu anlamak için

Ülkemizin yetiştirdiği en önemli değerlerden biri olan hocamızı anlayarak okumaya devam etmeli ve gelecek nesillere birikimlerini aktarmak için elimizden geleni yapmalıyız diye düşünüyorum.

Yaklaşık on ay önce kendisiyle yapılan bir röportajda gözyaşları içinde annesinin ölümünü anlattığı anları haberlerde ve sosyal medya paylaşımlarında hepimiz duygulanarak izlemiştik. ‘Annen yok, kimsen yok’ demişti ve kaç yaşında olursan ol, anne-babanın yokluğunda oluşan boşluğun dolmadığını bir kere daha bize hal diliyle anlatmıştı.

O anları anlattığı videoyu ve hatta röportajın tamamına ait videoyu muhakkak izlemenizi tavsiye ediyorum. Buralara çok kolay gelmediğini, yaşadıklarını, sahip olduklarını ve olamadıklarını o kendine has nahif üslubuyla anlatmasına doyamayacaksınız.

O öyle güzel yaşadı, öyle güzel anlattı ve öğretti ki ülkenin hiç unutulmayacak değerleri arasında kendine yer buldu.

Allah rahmet eylesin…

Şunlar da hoşunuza gidebilir..

2 Responses

  1. Sema dedi ki:

    Yukarıda okuduğum metinden fazlasıyla istifade ettim ve etkilendim.Kaleme alana teşekkür ederim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir