Algernon’a Çiçekler

Algernon'a Çiçekler
Algernon’a Çiçekler

Algernon’a Çiçekler kitabını ilk olarak Person of Interest dizi filminin “Bad Code” bölümünde üstü örtülmüş bir cinayetin gizemi çözülürken duymuştum. 14 yaşındaki genç kız Hanna, en son halk kütüphanesinde görülüyor. Arkadaşına Algernon’a Çiçekler kitabını tavsiye ediyor ve “Harika bir kitap, onu okumalısın.” diyor. O akşam kütüphane çıkışında kayboluyor. Gizemli biri her yıl, kızın kaybolduğu güne denk gelen tarihte kütüphane görevlisine bu kitabı gönderiyor ve bir mesaj vermeye çalışıyor hem de 20 yıl boyunca. Hikayenin sonunda genç kızın cesedi bu görevlinin evinin bahçesinde çıkıyor. Toprağın altından çıkan çantasında da yine aynı kitap. Bu sahneleri görünce, okunacak kitaplar listesine eklemiştim Algernon’a Çiçekler’i. İnsanların sahip olduğu kodların (genlerin) önemine dikkat geçen ilginç bir bölümdü.

Kitabın tekrar karşıma çıkması ise Veli Okumaları grubumuzda Algernon’a Çiçekler‘in ayın kitabı olması ile oldu. Algernon’a Çiçekler, orijinal adıyla Flowers for Algernon yazar Daniel Keyes tarafından 1959 yılında yayınlanmış. Kitap, 1968 yılında Charly ismiyle beyaz perdeye uyarlanmış ve Oscar ödülü almış. 2000 yılında Flowers of Algernon olarak tekrar filme uyarlanmış. Ancak bana göre hiçbiri kitabın yerini tutmuyor. Sade ve etkileyici üslubuyla, ilgi çekici ve merak ettiren konusuyla okumaya değer, okumadığınızda eksikliğini hissedeceğiniz, sizleri çokça düşünmeye sevk eden bir kitap. Gelelim detaylara;

Karanlık ve aydınlık

Aydınlıktan karanlığa geçince mi yoksa karanlıktan aydınlığa çıkınca mı kör olma tehlikesi yaşarız? Burada sözü Eflatun’a bırakalım;

Aklı başında olan herkes, insan gözünün iki nedenden dolayı şaşkınlık geçirdiğini ve iyi göremediğini bilir. Birinci neden, insanın aydınlıktan karanlığa geçmesi, ikinci neden ise karanlıktan aydınlığa çıkmasıdır. Bu, beden gözü için olduğu kadar akıl gözü için de geçerlidir. Bu gerçeği idrak eden kişi, kafası karışmış ve görüşü zayıflamış bir kişiyle karşılaştığında onun durumuna gülmemeli ve şu soruyu sormalıdır: Bu adamın akıl gözü daha aydınlık bir dünyadan geldiği için mi alışkın olmadığı karanlığı yadırgamaktadır, yoksa karanlıktan aydınlığa geçtiğinde karşılaştığı yoğun ışıktan dolayı mı körleşmiştir? Bunların ilki mutlu olunacak ve beğenilecek, ikincisi ise acınacak bir durumdur, zira karanlığı yadırgayan göz, aydınlık bir dünyadan gelmiş demektir. Dolayısıyla, ona gülen kişinin asıl kendisi gülünç duruma düşer, ama karanlıktan aydınlığa geçtiği için iyi göremeyen bir kişi başkalarının ona gülmesini hak etmiştir.

Eflatun, Devlet

Algernon, dahi bir deney faresi

Bilimin gelişmesi için denek olarak kullanılan hayvanların başında geliyor fareler. Algernon da beyin ameliyatı yapılarak zekası arttırılan, sıradışı bir fare. Labirentlerden çok kısa sürede çıkabilen, problemleri çözebilen bir fare.

Denek olarak seçilen insan; Charlie

Algernon’daki bu başarı insanlarda da işe yarayabilir miydi? Bunun için IQ’su (zekası seviyesi) 70 olan, 32 yaşında olmasına rağmen 6 yaşındaki bir çocuktan farksız olan Charlie Gordon iyi bir denek adayıdır. Gündüz fırında çalışan Charlie, akşamları yetişkin okuluna giderek okuma yazma öğrenmeye çalışmaktadır. Öğrenmeye karşı çok istekli, güzer yüzlü ve temiz kalpli bir gençtir. Annesi tarafından evden uzaklaştırılarak bakımevine terkedilmiş, aslında öldü sanılan bir çocuktur o. Babasının yakın arkadaşı Herman Amca’nın yardımıyla iş ve aş verilmiş biridir. Çocuğunu kaybeden Herman Amca, Charlie’yi bakımevine göndermeyerek kendince ona sahip çıkmıştır. Fırında yerleri süpüren Charlie, işyerinde arkadaşlarının konuştuğu şeyleri anlamak, günlük tartışmalara katılmak, daha çok şey paylaşmak ve onların kendisini daha çok sevmesi için daha akıllı olmak istemektedir. İşler ters giderse kaybedecek birşeyi olmadığını düşünür ve öğretmeni Bayan Kinnian’ın desteğiyle denek olmayı kabul eder.

Charlie’yi tanıyalım

Kitabı okurken sürekli kafasını “akıllı olma”ya takan bir Charlie görürüz. Neden bu kadar çok akıllı olmak istediğini merak eder dururuz. Akıl, duyduğunu, gördüğünü ve okuduğunu hatırlamak demekti Charlie için. Çünkü ne geçmişini hatırlayabiliyor ne de geleceğe dair hayal kurabiliyordu. Çocukluk anıları yoktu örneğin. Yüzünde devamlı gülümsemesi olan, insanlara asla zararı dokunmayan saf bir yürekti o. Okumayı öğrenmeyi, akıllı olmayı çok istiyordu, istiyordu ki arkadaşları ve öğretmeni onu daha çok sevsin. İşte bunun için kabul etti, Algernon ile yarışmayı ve ona yapılan ameliyatın kendisine de yapılmasını. Ameliyattan sonra akıllanınca hatırladığı anılar ise annesinin onun hep normal bir çocuk kadar akıllı olabileceğine olan inancına götürdü onu. Evet, bunu annesine göstermeyi çok istiyordu.

Zekâ mutluluk getirir mi?

Ameliyat kararı verildiği andan itibaren Charlie’nin zeka gelişimini raporlamak için günlük tutması istenir. Duygu ve düşünceleri, korkuları, hayalleri… İlk yazılan raporlarda çocuksu bir dil ve imla hataları göze çarpar. Zamanla ameliyat etkisini göstermeye başlar. İmla hataları düzelir, basit dil kendini karmaşık cümlelere ve geçmişe dair anılara bırakır. Burada özel eğitime ihtiyacı olan çocukların hayatlarına bakmaya, onlarla empati yapmaya dair bakış açısı kazanırız.

Charlie, araştırmanın gizliliği adına geçirdiği ameliyatı arkadaşlarına söylemez. Her geçen gün akıllandıkça kendisine yapılan şakaların “eşek şakası” ya da “zorbalık” olduğunu anlar. Arkadaşları da bir olup onu işten attırırlar. Çünkü dalga geçtikleri Charlie, artık akıllanmıştır ve artık kendilerini aptal hissetmişlerdir. Hislerini şöyle dile getirir:

“Hangisi daha kötü bilmiyorum. kim olduğunu bilmemek ve mutlu olmak mı yoksa her zaman olmak istediği kişi olmak ve yalnız olmak mı? sahi bilmemek mutluluk muydu?”

Çocukluk anılarımız yakamızı bırakmaz

Charlie’nin zeka düzeyi arttıkça, okudukça, hayal ettikçe ve geçmişi hatırladıkça çocukluk anıları yakasını bırakmaz. Rüyalarında ve anılarında çocukluğu ile sıkça karşılaşır Charlie. Çocuğunun özel durumunu reddeden, inkar eden, normal bir çocuğu olduktan sonra ise bu durumu kabul ederek onu evden kapı dışarı eden bir anne figürü ile karşılaşırız ve bu içimizi yakar. Saklambaç oynarken ebe yapılan ancak herkes anlaşarak evine gittiği için akşama kadar arkadaşlarını bulmaya çalışan Charlie’yi görürüz, onun için üzülürüz. O da isyanını şöyle dile getirir;

“Nasıl oluyor da, kolsuz ve bacaksız doğan insanlardan faydalanmayı akıllarından bile geçirmeyen dürüst ve duyarlı kişiler, düşük bir zeka düzeyiyle doğanları istismar etmekte bir mahsur görmezler?”

Algernon'a Çiçekler
Fotoğraf: Zeynep Deniz

Sevgi ve şefkat eli değmeyen zeka ve eğitim beş para etmez”

Zeka arttıkça farkındalık ve ego artar. Ancak sevgi ve şefkat olmadan zeka ve eğitimin işe yaramayacağı ortaya çıkar. Hiçbir şeyden haberi olmayan ama mutlu bir birey mi, yoksa herşeyin farkında olan mutsuz ve yalnız bir birey mi? IQ’su 200’lere dayandığında Charlie, sevgi ve şefkat olmadan zekanın acı verici olduğunu ortaya koyar:

“Size şunu hipotez olarak sunuyorum. sevgi alma ve sevgi verme yeteneğinden yoksun olan zeka, zihinsel ve ahlaki çöküşe, nevroza ve muhtemelen psikoza bile yol açar. Ve ben – merkezci bir amaca odaklanan ve insan ilişkilerini dışlayan bir beynin sadece şiddete ve acıya neden olacağını da eklemek istiyorum.” Çünkü Charlie, arkadaşlarının ona sevgi ve şefkat göstermek yerine ona acıdığına inanır.

Sevdiği kişilerin kendisiyle alay ettiğini gördükçe ve bilim insanlarının kendisinden bir denek hayvanı gibi bahsedildiğini duydukça giderek öfkelenen ve yalnızlaşan Charlie, bunu şöyle ifade eder:

“İnsanlarla artık pek iletişim kuramadığımı farkettim. Tanrı’ya şükür kitaplar, müzik ve düşünebildiğim diğer şeyler var.”

Burada herşeyi bilmenin bile insanları mutlu etmediğini görüyoruz. Ne çok ileri ne de çok düşük düzeyde bilince sahip olmak iyi değildir. Normal olan, sıradan olan en idealidir, mutlu olmak için fazlasını istememek gerekir.

Geçmişi bilmek, geleceği görmek

Charlie, kısa zamanda amudî yükselen zekasının aynı hızla söneceğini öngören bir tez hazırlar. Ve kendisine ne olacağını, nerede kalacağını planlar. Bakımevine ziyarete gider. İntiharı düşünse bile bu hayatı geçici olarak Charlie’den aldığını düşünür ve onu kucaklayarak ona sahip çıkar. Bunu şöyle anlatır:

”Ona göre, ben ölmeden önce içinde oturmak için kendime bir tabut ısmarlıyordum. Ama onu suçlayamıyorum, çünkü benim kim olduğumu anlama çabalarımın ve varlığımın tüm anlamının, sadece geçmişimle değil, geleceğimle ilgili olasılıkları ve sadece nereden geldiğimi değil, nereye gittiğimi de bilmekten geçtiğini bir türlü anlayamıyor.”

Charliy’den not

“not: lütfen professör nemura söyleyin insanlar ona güldüğünde öylehuysus olmasın ozaman daha çok arkadaşı olur. insanların sana gülmesine sesçıkarmassan daha kolay arkadaş bulursun. gittiğim yerde benim çokarkadaşım olucak.not: lütfen eğer vaktiniz olursa algernonun arka bahçedeki mezarınabirkaç çiçek koyun olurmu.”

Charlie’nin zeka seviyesi eski haline dönse de arkadaşı olarak gördüğü Algernon’a çiçek bırakılmasını isteyecek kadar vefalıdır. Kendinize bir iyilik yapın ve bu kitabı mutlaka okuyun, okutturun.

Diğer yazılarıma buradan ulaşabilirsiniz. Sağlıcakla kal sevgili okur…

Şunlar da hoşunuza gidebilir..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir