Teknoloji Çağıyla Olan Dijital Bağımız

Artık en yakın arkadaşlarımız telefonlar… Ailemizin diğer üyeleri bilgisayarlar, tabletler ve televizyonlar… Hatta bu bağın bir sembolü olan akıllı saatlerimiz de var ve hiçbiri de yalnızca birer siyah ekrandan ibaret değil. O çok yüksek çözünürlüklü ekranlar aslında dijital bir fanusun camları. Bizler de o fanusun içerisindeyken sanıyoruz ki teknoloji bize sınırsız, sonsuz bir yaşam sunuyor.

Gerçekten de teknoloji bize sınırsız bir yaşam mı sunuyor?

Çizim. Feyza Nur Bolatlı
Teknoloji. Çizim. Feyza Nur Bolatlı

Nedir bu sınırı olmayan sonsuz yaşam? Durup tanık olmak yerine hayatımızın her bir anını fotoğraflayıp İnstagram hesaplarımızda paylaşabilmek mi? Kime ve neye karşı olduğunu bile bilmediğimiz bir öfkeyle Twitter’da umarsızca her şeyi ve herkesi eleştiren tweetler atabilmek mi? Artık babaannelerimizin ve anneannelerimizin bile Facebook’ta belki de son zamanlarını harcayabilmesi mi? Bunlar mı teknoloji ve sosyal ağların bize sunduğu o sınırsız ‘imkanlar’? Yoksa bir video izlemek için girdiğimiz Youtube’da fark etmeden tüm zamanımızı önerilen alakalı ve alakasız videoları art arda izleyerek tüketmemiz mi?

Yoksa tüm çalışmalarımızı, en güzel sohbetlerimizi ve hatta uykularımızı bile bölen WhatsApp bildirimleri mi sonsuzluk? Bu noktada sonsuz olan bir şey varsa o da ne yazık ki bitmek bilmeyen bildirimlerdir. TikTok kabusuna inanın nasıl değineceğimi bile bilemiyorum. Bu noktada yeni neslin içinde bulunduğu ciddi problemlerden bahsetmeyi bile tercih edebilirdim. Fakat ne yazık ki bu durum yalnızca belli bir kesimi kapsayan bir mesele olmaktan çıktı. Çocuk, genç, yetişkin, yaşlı 7’den 70’e tüm herkesin içine düştüğü bir batak diyebilirim.

Asla Kopmayan Kablolu Bağlar

Teknoloji Çağı. Çizim: Feyza Nur Bolatlı
Teknoloji Çağı. Çizim: Feyza Nur Bolatlı

Tüm bu uygulamalar ve daha fazlası artık teknoloji çağının bize sunduğu imkanlar meselesinden çıkıp bambaşka bir hal almaya başladı. Söz konusu tehlike teknoloji bağımlılığının da ötesinde bir tanımlamanın içinde. Bizler artık ekranlarla birlikte uyuyor ekranlarla birlikte uyanıyoruz. Telefonlarımız elimizde olmasa bile kablolu ya da kablosuz kulaklıklarımızla, akıllı saatlerimizle yani bir şekilde bağımızı asla ve asla koparamıyoruz. Ve bunu o kadar kanıksadık ki artık herkese normal geliyor.

Gün içinde telefonlarımızda saatlerimizi harcamak, gece yarısı bile uyandığımızda hemen onu kontrol etme isteği duymak, en özel günlerimizde bile elimizden hiç düşürmemek hepsi normalleşti. Hayret ettiğim bir durumdur ki yeni doğan bir bebek bile anne babasının yüzünden önce elinde telefon tutan bir silüet görüyor. Aynı şekilde anne babalar da çocuğun telefon ekranındaki yansımasına kendisinden daha fazla bakıyorlar.

Bir yere seyahate gittiğimizde mekanın tadını çıkarıp doya doya bakmak yerine en güzel ışıkta en güzel fotoğraflarını çekme telaşına giriyoruz. Üstelik bunu fotoğraflara daha sonra bakalım diye bile değil yalnızca sosyal medyada paylaşabilmek için malzeme çıksın diye yapıyoruz. Mesela bir konsere gidiyoruz. Sahnenin bulunduğu açıdan konser alanını çeken fotoğraflara, videolara dikkat edin; ellerinde telefonu yukarı kaldırmış binlerce insan. Hiçbirinin yüzü bile görünmüyor. Birçoğu söz konusu konseri telefonuyla çektiği görüntüden izliyor. Sanatçının yüzünü belki de birkaç saniye canlı bir şekilde gördü.

Bunun gibi birçok örnek.. Nişanlar, düğünler, mezuniyetler.. Artık neredeyse hiç kimse kendi özel gününe bile şahit olamıyor. Çünkü tam da o sırada en güzel açıdan en güzel fotoğrafları çekmeye ve çektirmeye çalışıyor.

Ne Yapabiliriz?

Bizler için bir rutin haline gelen ve günlük hayatımızı bile aksatan bu yaşama biçimini biraz sorgulamamız gerekiyor. Elbette işler bu noktaya gelmişken akıllı telefon kullanmayı bırakıp tuşlu telefonlara geçelim, bilgisayarlarımızı rafa kaldıralım, televizyonlarımızı satışa çıkaralım demeyeceğim. Ama tüm bunlar uğruna harcadığımız saatleri gözden geçirip kendimize yeni sınırlar çizmek hepimizin faydasına olabilir. Bu noktada işe ‘bildirimler’den başlayabilirsiniz. Dikkat süresini oldukça kısaltan ve her anımızı bölen bu bildirimler uygulamalardan sürekli bir biçimde geliyor ve bizde sık sık telefonlarımızı kontrol etme isteği uyandırıyor. Bu yüzden de telefonunuzdaki tüm uygulamaların bildirimlerini kapatmanızı tavsiye edebilirim.

Özellikle telefonlarımızı bu denli elimizden düşürmememizin bir diğer sebebi de saate bakmak. Saate bakmak için belki de günde yüzlerce kez telefonumuzun ekran kilidini açıyoruz ve kendimizi bir anda uygulamaların içinde buluyoruz. Bu noktada telefonlarımızın saat işlevini unutmalısınız. Kendinize birer kol saati edinmek, alarm bahanesi içinde dijital çalar saatler kullanmak çok daha sağlıklı olacaktır. Son dönemlerde herkesin kullanmaya başladığı akıllı saatlerin ise avantajları da dezavantajları da mevcut. Bu kişinin hangi amaçla kullandığına göre değişiyor. Ama telefonu sürekli olarak elinden düşürmeyenler için alternatif bir cihaz olabilir. Telefondan kendinizi uzaklaştırmanızı sağlıyorsa bu bir avantajdır. Fakat aksine tüm bildirimleri oradan görür görmez telefona koşuyorsanız bu da büyük bir dezavantaj olacaktır.

Teknoloji Detoksu

Teknoloji detoksu. Çizim. Feyza Nur Bolatlı
Teknoloji detoksu. Çizim. Feyza Nur Bolatlı

Ayrıca bu konuya dair bir kavram var; teknoloji detoksu. Gün içinde telefonlarınızı, tabletlerinizi, bilgisayarlarınızı kullandığınız anları gözden geçirip teknoloji detoksu adı verilen bu yöntemi hayatınızda uygulamanın sizin için büyük faydası olacaktır. Peki nasıl? Şöyle ki en azından yemek yerken bu cihazlardan herhangi birini kullanma alışkanlığını terk etmeliyiz. Bunun dışında uyumadan yaklaşık bir saat önce ve uyandıktan sonra bir saat boyunca da bunların varlığını unutmak iyi olacaktır. Bu hem zihnimizi dinlendirmek için hem de sağlıklı bir uyku uyumak için de gereklidir. Hatta uyuduğumuz odada bu cihazları bulundurmamaya da özen göstermeliyiz.

Belki günün belirli saatlerinde teknolojiden ve kullandığımız cihazlardan uzaklaşabilmek gibi bir hedef koymaz gerçekçi olmayabilir. Ama en azından hedefinize yemek ve uyku saatlerinizle başlayabilirsiniz. Yalnız olmadığınız zamanlarda da kullanımınızı önce en aza indirip sonra giderek bırakabilirsiniz. Tek başına olduğunuzda ise söz konusu cihazlarla olan meşguliyetinize alternatif başka uğraşlar bulabilirsiniz. Böylece bu detoksu standartlar doğrultusunda değil de kendi hedeflerinizle kendinize göre uyguladığınızda sonuç almak çok daha kolay ve keyifli bir yol olacaktır.

Son olarak tüm bunları yapabilmeyi kolaylaştıracak bir uygulama tavsiye edeceğim. Odaklan (Forest) isimli uygulamayı yemek yerken ya da gün içerisinde işleriniz yaparken özellikle telefonlarınızdan uzak durabilmek için kullanabilirsiniz. Bunun dışında ‘Sosyal İkilem’ isimli belgesel sizde sosyal ağların diğer yüzüne dair bir farkındalık oluşturabilir.

Şevval Babuccu

Şevval Babuccu, Lisans eğitimini Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünde tamamladı. Çeşitli edebiyat ve sanat dergilerinde deneme yazıları yazmakta ve Engelsiz Dershane'nin görme yetersizliği olan öğrencilerine gönüllü okutmanlık yapmaktadır.

Şunlar da hoşunuza gidebilir..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir