Sineklerin Tanrısı

Sineklerin Tanrısı
Fotoğraf: Macide Yirmibeşoğlu

Oyuncu, yazar, öğretim görevlisi, müzisyen, denizci ve okul müdürü sıfatlarıyla 82 yıllık ömrünü tamamlayan Nobel ödüllü William Golding’in şüphesiz en önemli eseridir Sineklerin Tanrısı (Lord of the Flies). Golding, bu eserini Robert Michael Ballantyne’ın Mercan Adası’ndan (The Coral Island) esinlenerek yazmıştır. Sineklerin Tanrısı’ndan bahsedeceğim ama önce Mercan Adası’na bakalım…

Mercan Adası

Sineklerin Tanrısı
Fotoğraf: Macide Yirmibeşoğlu

İskoç yazar Robert Michael Ballantyne, ilk kez 1957 yılında yayımlanan romanı Mercan Adası ile kahramanları çocuk olan ilk macera romanlarından birine imza atmıştır. Eser, çocuk kitapları arasında gösterilir ama kahramanları çocuk ya da gençler olan her kitap bu kategoride yer almalı mıdır?

Mercan Adası’nın başlıca üç karakteri vardır: 18 yaşındaki Jack, 13 yaşlarındaki Peterkin ve 15 yaşındaki Ralph. Çalışmak üzere bindikleri geminin batması sonucu sadece üçü hayatta kalır ve Güney Pasifik’te ıssız bir adada yaşamaya başlarlar. Burada bir sorun yok ama kitabın ilerleyen bölümlerinde hayatta kalmak için avlanmaları ve bu avlanma sahnelerinin detaylı anlatılması, adaya gelen korsanların yerlilerle çekişmeleri, dahası yamyamların karınlarını doyurma ve tanrılara kurban adama ritüelleri bir çocuk kitabı okuyorsunuz gibi hissettirmiyor. Çocuklar için daha sadeleştirilmiş olanları basılıyor elbette ama bu, orijinalinde Mercan Adası’nın bir çocuk kitabı olarak kabul edildiği gerçeğini değiştirmiyor.

Ballantyne’ın en çok eleştirilen özelliklerinden biri de bu zaten. Avlanma, savaşma gibi sahnelerde detaylı anlatıma başvurması rahatsız edici düzeyde olabiliyor (Yamyamların bir insanı kesip ateşte kızartıp yemesine varacak kadar). Bir diğer eleştirildiği nokta ise göze batar tarzda misyonerlik empoze etmesi. Mercan Adası’nın da ilk sayfalarından itibaren bunu görüyoruz. Misyonerler sayesinde Hristiyanlığa geçiş yapan yerlilerin de iyi insanlara dönüştüğünü okuyoruz.

Sadece çocuklardan oluşan bir diğer ıssız ada

Sineklerin Tanrısı Mercan Adası
Fotoğraf: Macide Yirmibeşoğlu

Sineklerin Tanrısı’na gelecek olursak; başta da belirttiğim gibi Golding, Mercan Adası’ndan esinlenerek bu romanı kaleme almıştır. Hatta esinlenmenin ötesinde en önemli iki karakterine de Ralph ve Jack isimlerini vermiştir. Yalnız Sineklerin Tanrısı, Mercan Adası’ndan farklı olarak bir çocuk romanı değildir. Kahramanları tamamen çocuklardan oluşsa da anlattıkları ve anlatmaya çalıştıkları yetişkin dünyasını daha yakından ilgilendirir.

Sineklerin Tanrısı, yaşları altı ile on iki arasında değişen bir çok çocuğun kendilerini Mercan Adası’na benzer bir adada bulmalarıyla başlar. Bu kadar çocuğun başlarında bir yetişkin olmadan böyle bir adada ne işleri var diye düşünebilirsiniz. Bu çocuklar ülkelerindeki nükleer savaştan dolayı güvenli bir bölgeye götürülen çocuklardır ama uçakları saldırıya uğrayıp düşünce kendilerini adada bulurlar ve hayatlarını idame ettirmeye çalışırlar. İrili ufaklı bu kadar çocuğun birlikte yaşamak ve hayatta kalabilmek için bir takım kurallara ihtiyaçları vardır. Şef olarak Ralph seçilir ama bir süre sonra avcı grubundan sorumlu olan Jack başkaldırıp kendi kabilesini kurar. Bundan sonraki çekişmelerle ada bir cehenneme evrilmeye başlar.

Ana konu böyle ifade edilse de kitabın detayları ve vermek istediği mesajlar çok daha fazla ve karmaşıktır. Sıradan bir roman ya da öykü demek yanlış olur çünkü Sineklerin Tanrısı bir alegoridir, yani anlatılmak istenenler simgelerle ve sembollerle anlatılır. Daha önce kaleme aldığım Hayvan Çiftliği kitabında olduğu gibi her karakter bir kişiye ya da olguya karşılık gelir. Örneğin; Ralph demokrasiyi, Domuzcuk (Kitapta dış görünüşünden dolayı sürekli dalga geçilen, asıl adını bilmediğimiz çocuk) aklı ve bilimi, Jack dikta rejimini temsil eder. Her şey Ralph’in kontrolü altında başlar ama ilerleyen zamanlarda Jack herkesi ele geçirir ve etrafında toplar. Güçlendikçe de insanlıktan çıkar. İçlerindeki en akıllı çocuk olan Domuzcuk’un sürekli aşağılanmasında ise dikta rejiminin düşünen insanlara kurduğu baskı gizlidir.

Sineklerin Tanrısı hakkında daha yüzlerce cümle yazılabilir. Her kişinin, her olayın, her sahnenin bir anlamı vardır. Yazar, anlattıklarıyla insanın içindeki kötülüğü simgeler, yani her insanın içinde bir canavar saklıdır. O canavar baskın hale geldiğinde insan en tehlikeli varlık haline gelir ve yapacaklarının bir sınırı yoktur. Allah hepimizi o insanlardan ve o insanlar gibi olmaktan korusun!

Merak edenler için Sineklerin Tanrısı kitabının 1963 (imdb puanı 6.9) ve 1990 (imdb puanı 6.4) yıllarında beyaz perdeye uyarlandığını da hatırlatalım.

Sitedeki diğer film ve kitap incelemelerime buradan ulaşabilirsiniz.

Şunlar da hoşunuza gidebilir..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir