Öldürmeyen Acı Güçlendirir Mi?

Öldürmeyen Acı Güçlendirir Mi?
Çizim: Feyza Nur Bolatlı

Travma olarak adlandırdığımız; hastalıklar, doğal afetler, kayıplar, kazalar, şiddet, taciz ya da benzer tüm yaşantılar genellikle olumsuz sonuçlarıyla birlikte anılır. Ne yazık ki son günlerde ülkemizde de sıkça şahit olduğumuz bu olaylar düşünüldüğünde ilk akla gelen bizlerde bıraktıkları yıkıcı izleridir. Elbette söz konusu bu travmaların sarsıcı etkileri olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Hatta bu yıkıcı izler ve sarsıcı etkiler literatüre travma sonrası stres olarak geçmiştir. Fakat yaşadığımız bu ruhsal travmaların göz ardı edilen bir yönü vardır. Bu da söz konusu olumsuz sonuçların önlenebildiği ve bazılarımızın bu yaşantılar ile başarılı bir şekilde başa çıkabildiğidir. Travma sonrası stres neredeyse hepimizin duymuş olabileceği bir kavramken aslolan kavramla pek azımız karşılaşmışızdır. Nedir bu? 

Travma sonrası büyüme

Travma sonrası büyüme ve stres kavramları yaşanılan acı ve zor deneyime farklı pencerelerden bakmaları yönüyle birbirinden ayrılırlar. Travma sonrası streste yaşadığımız acı ve zor deneyimin bizlerde bıraktığı olumsuz bir yığın etki söz konusuyken travma sonrası büyüme bu deneyimle baş etmenin sonucunda daha da güçlenmektir. 

Literatürde travma olarak geçen yaşadığımız o sarsıcı, yıkıcı, bir ömür izlerini silemediğimiz olaylar bizi kırar, döker, ezip büker bir kenara koyar. Çoğu zaman insanın kendisini hayattan soyutlamasına kadar gidebilir. Ama şaşırtıcıdır ki yine aynı olay bizi olduğumuzdan daha güçlü, daha sağlam biri de yapabilir. Bu nasıl olur? 

Dünün Acısı Bugünün Gücüdür

Bahsi geçen travmatik yaşantı herkes için farklıdır. Her ne olursa olsun bu tür olaylar, pek çok kişinin yaşamını gözden geçirmesine sebep olur. Bu gözden geçirme sırasında birey ‘Bu neden benim başıma geldi?’ sorusunu sıklıkla yönelterek kendisini kurban olarak nitelendirebilir ki bu soru kişiyi büyümeye değil de strese yönlendirecektir. Bunun aksine örneğin ülkemizde yaşanılan yangın ve sel felaketleri sonrasında ya da insanların geçirdikleri ölümcül bir kaza ya da ciddi bir hastalık atlatıldıktan sonra, covid vakaları buna en iyi örnektir, kendini kurban değil de hayatta kalan olarak nitelendirmeyi seçenler de vardır.

Belki de travma sonrası büyümenin ilk adımlarından biri de bu nitelendirmelerdir. ‘Neden başkası değil de ben?’ sorusu yaşadığımız anın geriye döndürülemez oluşundan dolayı işlevsizdir. Bunun yerine söz konusu olayı “atlattıktan” sonra ‘bunun üstesinden geldiysem, her şeyin üstesinden gelirim’ düşüncesi geliştirebilenler de vardır. Geçirilen yaşantıya bakılan pencereler travma sonrası büyümeyi ya da stresi getirmede oldukça ayırt edicidir.  

Elbette yaşadığımız hatta bazen yazarken, okurken, izlerken, dinlerken bile zorlandığımız bu olayları hiçbir olumsuz etkisi olmaksızın atlatıp daha da güçlü biri olarak yola devam etmek mümkün değildir. Bazı durumlarda yalnızca travma sonrası stres görülürken bazı durumlarda ise travma sonrası stres beraberinde büyümeyi de getirebilir. Bazen hemen yanında bazen çok daha sonra. Bu geçirilen yaşantıya ve kişiye göre değişecektir. 

Öldürmeyen Acı Güçlendirir Mi?
Çizim: Feyza Nur Bolatlı

Travmanın bizde büyüme ortaya çıkarabilmesi için yaşamımızla ilgili temel önceliklerimizi, sayıltılarımızı sorgulatması hatta yıkması gerektiği savunulmaktadır. Ayrıca yaşamda karşılaştığımız sorunlarla başa çıkmanın kendi kontrolümüzde olduğunun farkına varmalı ve elimizden geldiğince mücadeleci bir tavır sergilemeliyiz. Bir taraftan da bazı şeyleri zamana bırakmamız gerekebilir. Profesyonel ya da profesyonel olamayan herhangi bir yardımı kabul etmenin yanında söz konusu olayı aşabilmede asıl gücün ve kontrolün kendimizde olacağını da unutmamalıyız. Geçirilen travmatik yaşantı geçmişte, yaşanıldığı anda bırakılmalı, orada kalmalı ancak öğrettikleri, kendimize ya da hayata dair bizlere sağladığı çeşitli farkındalıklar da geleceğe taşınmalıdır. Durum hakkında bilişsel bir “anlam” oluşturmanın yanında, duyguların yaşanmasına ve bu anlamın bir parçası olmasına izin verilmelidir. 

Literatürde ‘İncinmezlik Yanılsaması’ Halk Dilinde ‘Konduramamak’ 

Araştırmalara göre travma yaşantısı geçiren insanlar ve onların yakınları yaşadıklarının kendi başlarına gelebileceğini hiç düşünmediklerini ifade ederler. Bu tepki, travmaya maruz kalmamış bireyin genellikle bir ‘incinmezlik yanılsaması’ temelinde yaşamını sürdürdüğü konusunda bilgi verir. Herkes doğal afetlerin, kayıpların, kazaların, hastalıkların ve hatta ayrılıkların var olduğunun bilincindedir ama böylesi durumlarla kendisinin ya da yakın çevresindeki insanların karşılaşacağına inanmak istemez. Travmatik olay yaşandığında ise tüm bu düşünceler, inançlar ve yanılgılar temelinden sarsılır. Bunun neticesinde yaşamda belirli olayları tahmin edemeyeceğini veya kontrol edemeyeceğini anlar.

Birey yaşamın geçiciliğini fark edince, belirli olaylara verdiği önem derecesini değiştirmeye başlar; daha önce önemsiz veya değersiz olarak kabul ettiği küçük şeylere daha fazla dikkat eder. Örneğin kişi gündelik yaşamın parçası olan şeylerden daha çok keyif almaya başlayabilir. Bu durum yaşam önceliklerinde değişim ve yaşamın daha fazla takdir edilmesi ile sonuçlanır. Böylece bu kötü yaşantılar yaşamın değerinin anlaşılmasına, var olmama olasılığıyla yüzleşip var olma gerçeğinin fark edilmesine vesile olur. Sanki bir film gibi izlenmeye sürüklendiğimiz yaşam reklama girer, kişi durup düşünür ve hayatı yeniden anlamlandırır. İzlediğimiz film yaşamı anlamlı kılmaya dönüşen bir sürece dönüşür. 

İşte bu travma sonrası büyümedir. Bizzat yaşadığımız ya da yalnızca şahit olduğumuz bu çeşitli travmatik olaylar geride kaldığında asıl ihtiyacımız olan; ihtimali söz konusu travma sonrasının ‘stres’ kısmını atlattıktan sonra ‘büyüme’ye geçmektir. Elbette bu süreçleri yaşamak yazıldığı ya da söylendiği kadar kolay olmamaktadır. Bununla birlikte bizim kontrolümüzde olmayan tüm bu olayların izlerini bir ömür sırtımızda bir yük gibi taşımak da vardır ya da bir ders kitabı gibi okuyup gelişmek de.  

Hala okumadıysanız diğer yazılarıma bu bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.

Şevval Babuccu

Şevval Babuccu, Lisans eğitimini Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünde tamamladı. Çeşitli edebiyat ve sanat dergilerinde deneme yazıları yazmakta ve Engelsiz Dershane'nin görme yetersizliği olan öğrencilerine gönüllü okutmanlık yapmaktadır.

Şunlar da hoşunuza gidebilir..

6 Responses

  1. Şema Şentürk dedi ki:

    Çok Eğitici Olmuş Başarılarının Devamını Dilerim.

  2. Hamdullah dedi ki:

    Stres sonrası “büyüme” kişide ne tür belirtilerle farkına varılır ? Kaleminize sağlık.

    • Şevval Babuccu dedi ki:

      Yaşamın daha fazla takdir edilmesi ve önceliklerin yeniden
      değerlendirilmesi, daha yakın ilişkiler geliştirilmesi, kişinin
      kendi gücünün ve yaşamındaki yeni
      olasılıkların daha çok farkına varması ve ruhsal olarak gelişimi gibi belirtiler sıralanabilir.

  3. Kahraman yücel dedi ki:

    Neden ben? Bu soru, mücadeleyi göze alamayanlarda içsel bir münakaşa minvalinde karşılaşılır. Peki mücadelemizde cesaretlenmek için neye ihtiyacımız var?

  4. Rümeysa dedi ki:

    Yaşadığımız büyük ve küçük her sarsıcı olayın ardından sizin kaleminizden çıkmış bu kelimeleri okuyarak kendimize bahsetmiş olduğunuz bakış açısını kazandırmamız gerektiğini düşünmekteyim.

  5. Murat dedi ki:

    Güzel faydalı bir yazı olmuş, olumsuz deneyimlerin sonrasında düştüğün yerden kalkmak babında. Araştırma konum için güzel bir kaynak oldu teşekkürler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir