Mevsimler ve Bitkiler; Hurma

Mevsimler ve Bitkiler; Hurma
Fotoğraf: engin akyurtUnsplash

Minarelerin mahyalarla, evlerin kandillerle aydınlandığı Şehr-u Ramazan da bir mevsim değil midir ki insanlara? Gönüllerimizde arzuladıklarımızı, isteklerimizi, beklentilerimizi dua ile sulayıp, Allah’ın kelamı Kur-an ile yeşertmeye gayret ettiğimiz en güzel mevsim.

En Güzel Mevsim; Ramazan

Fotoğraf: Abdullah ArifUnsplash

Geceleri yalvara yakara gizli ve açık dualarla arzularımıza nail olabilmenin beklentisine girdiğimiz bir mevsim. Baharın gelişi nasıl ki havayı yumuşatır, toprağa gizlenmiş tohumu uyandırır; Ramazan ayı da aynı şekilde toplumda kalplerin yumuşadığı, karşılıklı merhametin arttığı, sapkınlıkların azalmasına vesile olduğu bir mevsim.

En çokta bu mevsimde yeşerir yardımlaşmalar. Verenin yüreğinde alanın ise yüzünde açar çiçekler ve en güzel koku yayılır çevremize “Muhabbet kokusu”. İnsani değerlerin git gide yok olmaya yüz tuttuğu, birbirimizden bi’haber yaşadığımız, kimsenin halinden hiç kimsenin anlamadığı ve anlamaya da çalışmadığı şu devirde Allah’ın Resulü Efendimiz ( s.a.v.)’in şu hadisi şerifi yankılansın kulaklarımızda ve dahi dumura uğramış vicdanlarımızda “ Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir.”…

Cömertlik Zamanı

İslam aleminin en çok sosyalleştiği bu mevsimde (Ramazan ayında) cömertlik duygularımızın ön saflarda yer alması gerektiği şuurunu benliğimize kazandırmalıyız. Dilimize doladığımız sözde cömertliğimizi fiiliyatımıza da geçirmeliyiz. Bunu size kısa bir kıssayla açıklamak istiyorum.

Bir adam Ramazan ayında diliyle hep cömertlikten söz ediyor, ama eliyle hiç de cömertlik etmiyor, yoksula yardım yapmıyordu. İşte bu adam, bir gün karşılaştığı İbrahim Ethem’e rica etti:

“ Herkese nasihat ediyorsun, bana da nasihat et şu mübarek günde !”

İbrahim Ethem, tek cümlelik nasihatini şöyle yaptı: “ Sen dedi, Ramazan ayı boyunca açığı kapa, kapalıyı da aç sana yeter!”

Adam bir şey anlamamıştı. Mecburen sordu: “ Açık nedir ki onu kapayayım, kapalı nedir ki onu da açayım?”

İbrahim Ethem, şöyle anlattı açıkla kapalıyı: “ Açık olan hep cömertlikten söz eden ağzındır, onu kapa. Kapalı olan da hiç yardım yapmadığın kesendir, onu aç, bu sana yeter!”

Ramazan ayı vefa ayıdır, temizlenme ayıdır. Mallarımızda ki yoksulun hakkını gözetelim. Kalplerimizde ki nefreti, kini ve kibri temizleyelim. Ve içinde bulunduğumuz gafletten uyanabilmeyi dileyelim.

Oruç Mevsimi

Şehr-u Ramazan oruç ile birlikte birlik ve beraberliği de beraberinde getirir. Aslında hep var olan ama çoğu zaman ihmal ettiğimiz kardeşlik bağımızı pekiştirir. Aynı sofra etrafında bir kap yemeği paylaşmanın lezzetini yaşatır Şehr-u Ramazan. Elbette vazgeçilmezimizdir bin bir çeşit lezzetlerin yer aldığı iftar sofraları, hem gözümüzü hem midemizi doyuran kusursuz sofralar. Gel görelim ki bazı sofralar bir tek hurma ile kuruluyorsa ortaya iftar sofrası diye, o dolup taşan sofralardan aç kalkmış oluruz, doyan sadece gözümüz ve midemiz olur maalesef..

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) çok güzel söylemiş “ Nice oruç tutanlar vardır ki orucundan onlara kalan sadece açlık ve susuzluktur.” Kaldı ki Hurmada insanın hayatını devam ettirebilmesi için gerekli her şey mevcuttur. Birçok gıdayı yiyerek ancak bir kısmını karşılayabildiğimiz yağ, protein, karbonhidrat, vitamin, mineral vs. hurmada fazlasıyla mevcuttur. Bu sebepten dolayı insan sadece hurma yiyerek hayatını devam ettirebilir. Başka hiçbir gıdada bu özellik yoktur.

Bir hadis-i şeriflerinde de Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hurmanın doyuruculuk ve kifayetini anlatmak için Hz. Aişe’ye “Ya Aişe evinde hurma olmayanlar açtırlar” (Müslim,et’ime 153; Darimi,et’ime 26) buyurmuştur. Öyleyse hangi sofranın hem maddi hem manevi olarak dopdolu olduğunu bir düşünelim.

Peki İftar sofraların vazgeçilmezi olan hurma hakkında neler biliyoruz?

Hurma Ağacı
Fotoğraf: Wikimedia.org

Çok güzel bir bitki ve çok lezzetli bir yiyecek olması yanı sıra İslamda ki yeri de oldukça dikkat çekmektedir. Şimdi gelin sadece hurmanın İslamda ki yerini ele alalım.
Kur’ân-ı Kerîm’de yirmi üç yerde “hurma ağacı” (nahl, nahle, lîne), “hurma bahçesi” (cennetün / cennâtün min nahîl), “hurma” (nahîl, semerâtü’n-nahl, rutab), “hurma kütüğü” (a‘câzü nahl), “hurma dalı” (urcûn) ve “hurma lifi” (mesed) şekillerinde hurmanın bahsi geçmektedir.

Çeşitli vesilelerle hurma ağaçları, hurma bahçeleri ve hurma meyvesi herkesin mâlik olmayı arzuladığı, kaybetmeyi istemediği birer servet ve rızık niteliğiyle sayılmakta, bunların aynı kökten çıkmış çatallı, çatalsız şekilleri ve farklı özellikleri üzerinde akıl sahiplerinin düşünüp ibret alması gerektiği bildirilmekte (el-Bakara 2/266; er-Ra‘d 13/4; Yâsîn 36/34), hurmadan yemenin yanında içecek yaparak da faydalanıldığı hatırlatılmakta (en-Nahl 16/67), ağacının güzelliği “birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu, salkımlı ağaçlar” şeklinde tanımlanmakta (eş-Şuarâ 26/148; Kāf 50/10; er-Rahmân 55/11), hurmanın Allah’ın hem dünyadaki hem de cennetteki nimetlerinin arasında yer aldığı (er-Rahmân 55/11, 68) belirtilmekte ve Âd kavminin helâki rüzgârla sökülmüş veya içi boşalmış hurma kütüklerinin düşüşüne benzetilmektedir (el-Kamer 54/20; el-Hâkka 69/7).

Hz. Meryem’in doğumunu kolaylaştıran hurma ağacı

Okuduğumuzda hüzünlendiğimiz Meryem kıssasında onun Hz. Îsâ’yı bir hurma ağacının altında dünyaya getirdiği, kendisine ağacı silkelemesinin ve üzerine dökülen taze hurmadan yemesinin vahyedildiği anlatılmaktadır (Meryem 19/23, 25). Bazı müfessirlere göre, Hz. Meryem’in rahatlaması ve Allah’ın yardımı konusunda endişe duymaması için, mevsim kış ve altına sığındığı hurma ağacı kuru olduğu halde kendisine bu ağaçtan taze hurma sunulmuştur (Beyzâvî, IV, 154). Zehebî, Hz. Meryem’e hurma sunulmasını onun en üstün gıda maddesi oluşuna bir işaret saymaktadır.

Arabistan’ın başlıca bitkisini teşkil eden hurma hem ağacı hem meyvesiyle Hz. Peygamber’in ve ashabının hayatında önemli bir yer tutmuştur. Ağacın gövdesi Mescid-i Nebevî’nin ve hâne-i saâdet odalarının yapımında direk, yaprakları tavan örtüsü ve yapraksız dalları da Kur’ân-ı Kerîm’in yazılışında malzeme olarak kullanılmıştır.

Bir gün Hz. Peygamber’e hurma ağacının tepe kısmındaki tomurcuklardan çıkan ve süte benzeyen hurma özü (cümmâr) ikram edilmiş, o da bu vesileyle hurmanın değerini belirtmek için aralarında Hz. Ebû Bekir ve Ömer’in de bulunduğu çevresindeki sahâbîlere hurmanın özellikleri itibariyle mümine benzeyen bir ağaç olduğunu söylemiştir (Buhârî, “ʿİlim”, 4, “Büyûʿ”, 94, “Eṭʿime”, 42, “Edeb”, 89; Müslim, “Münâfıḳīn”, 63, 64).

Yine kendisine bir tabak yaş hurma ikram edildiği bir gün, “güzel bir sözün kökü yerde, dalları gökte olan güzel bir ağaca benzediğini ve o ağacın rabbinin izniyle her zaman meyvesini verdiğini” ifade eden âyeti (İbrâhîm 14/25) okuduktan sonra söz konusu ağaçla hurmanın kastedildiğini söylediği belirtilmektedir (Tirmizî, “Tefsîrü’l-Ḳurʾân”, 14/1).

Hurma ile İnsanın Benzerliği

Bazı kaynaklarda hurmanın insana benzediği vurgulanır, özellikle de hurmanın döllenmesi ve yavrulaması. Hurmanın döllenmesi kış mevsiminde gerçekleşir. Erkek hurma ağacından alınan polenler (tal) bir yerde kurutulur. Sonra dişi hurma ağacının tepesinde bir yarık açılmaya başlar. Bu yarık bölgeye belli oranda tal denilen kurutulmuş polenler konulur ve üzeri zarar görmeyecek bir şekilde sarılır. Böylece döllenme işlemi tamamlanır. Yeni filiz oluştuktan sonra kesilir ve dişi ağacın yakınına dikilir. Belli büyüklüğe ulaştıktan sonra da annenin yanından alınarak başka bir yere nakledilir. Hurma ağacının en verimli yılları 15 ile 40 yaşları arasındadır. 60 yaşından sonra da artık ya meyve vermez ya da çok az meyve verir hale gelir. (Kaynak: Hurma.com)

Hurma Kütüğünün Ağlaması

Birçok sahâbî tarafından rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem’in Mescid-i Nebevî’de minber yapılmadan önce yaslanarak hutbe okuduğu “hannâne direği” denilen hurma kütüğü, minber konulup Hz. Peygamber kendisini terk edince gebe develerin iniltisine veya çocuk ağlamasına benzer bir ses çıkarmış ve Resûl-i Ekrem’in onu eliyle okşaması üzerine bu ses kesilmiştir (Buhârî, “Cumʿa”, 26; “Menâkıb”, 25). (TDV İslâm Ansiklopedisi). “Bir Hurma Kütüğü İlahisi” ile de bu hadisenin bilinirliği artmıştır.

Kuru hurma kütüğünün dahi bu denli bağlılığını muhabbetini kıskanmamak elde değil elbette. Ramazan ayımız hayırlara vesile olmasını temenni eder, sevdiklerimize sımsıkı yürekten sarılabileceğimiz bir bayrama kavuşabilmeyi dilerim.

Sağlıcakla ve sevgiyle kal sevgili okurum..

Hanım Çakır

Hanım Çakır, 1993 yılında Karabük’te doğdu. İlk ve orta öğrenimini İstanbul’da tamamladı. 2011‘de Fatih Sultan Mehmet Lisesi’nden mezun oldu. 2013 - 2015’te İstanbul Aydın Üniversitesi MYO’da Peyzaj ve Süsbitkileri Programını bitirdi. 2017 - 2020 yıllarında İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümünü bitirdi. Hayata bakış açısı “İnsan kendine yenilmez ise başka kimseye yenilmez, inanırsan başarırsın“ düsturunda, munis bir beşer.

Şunlar da hoşunuza gidebilir..

2 Responses

  1. SİBEL ÖZER dedi ki:

    Ramazan tadında bi yazı Allah razı olsun Hanım kardeşim . Ramazanın müjdesine nail olmak nasip olsun.Kalemine yüreğine sağlık . Özlemle yazılarının devamını bekliyoruz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir