İstanbul Semt Öyküleri

İstanbul Semt Öyküleri
Fotoğraf: Macide Yirmibeşoğlu

İstanbul… Konumu ve güzelliğiyle ezelden beri herkesin göz bebeği. Son yıllarda artan nüfusuyla nimetlerinden ziyade hengamesiyle muhatap olsak da peygamber övgüsüne mazhar olmuş bir şehir özünde kötü olabilir mi? Her taşında tarih kokan bu kadim şehrin semtlerini de İstanbullu olsun olmasın bir çok insan bilir. Kendine has özellikleriyle öne çıkan İstanbul semtlerinin isimleri de bir o kadar ilginçtir. Her birinin hikayesi vardır, bazıları efsane olsa da çoğu gerçektir.

Eğitimci yazar Sara Gürbüz Özeren’in İstanbul semtlerinin öykülerini derlediği İstanbul Semt Öyküleri, ortaokul seviyesinden itibaren çocuklara ve gençlere İstanbul tarihine dair minik bilgiler veren güzel bir kitap.

Efsanenin adı; İstanbul

Yazar, kitabına ‘İstanbul’a efsane söylemeye ne hacet? O, kendi başına bir efsanedir. Dünya, dünya olalı çeyiz bohçasını derlemiş, toparlamış, İstanbul Boğazı’nda düğüm atmış gibidir’ cümleleriyle başlar. Gerçekten de havasıyla, suyuyla, boğazıyla, yalılarıyla, yapılarıyla, imkânlarıyla bir efsanedir İstanbul. Efsane payesi her zaman iyi özelliklere verilmeyebilir tabii, günümüzde trafiğiyle, kalabalıklığıyla, stresiyle, gürültüsüyle de efsanedir! Fakat bu yazıda o olumsuzluklarına odaklanmaya pek niyetim yok.

Kurulduğu günden beri tüm devletlerin, imparatorlukların benim olsun diye savaştığı, şairlerin şiirlerine ilham olan, yüce peygamberimizin ‘İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden ordu ne güzel ordudur!’ müjdesiyle tüm İslam devletlerinin rüyası haline gelen güzel şehir İstanbul’a ilk 1993 ya da 1994 yılında bir akrabamızın düğünü vesilesiyle gelmiştim. Anadolu’nun diğer tüm ilçelerindeki çocuklar gibi benim için de İstanbul ulaşılamaz bir yerdi. Televizyonlarda gördüğümüz, gazetelerde okuduğumuz büyük şehirdi. İlk boğaz köprüsünden geçerken nutkum tutulmuştu. Allahım bu nasıl bir güzellikti böyle. Denizin üstüne koca sütunlarla asılmış devasa bir köprünün üzerinden geçiyorduk. Sağıma bakıyordum deniz, soluma bakıyordum deniz. Hem de turkuaz rengiyle ışıl ışıl parlayan, üstünden gemilerin geçtiği bir deniz. O gün resmen büyülenmiştim.

Çocukluğumda üzerimde bıraktığı güzel etkiye rağmen üniversite tercihlerim zamanında pek elim İstanbul’a gitmek istemedi. Kalabalıktı, tek başıma ailemden kilometrelerce uzakta yaşamak zordu. İçimde kalmasın, belki tutmaz diyerek ilk sıraya yazdığım tercihim tutunca bana mecburen İstanbul yolları göründü. Üstelik o yaz Büyük Marmara Depremi yaşanmıştı, mevcut endişelerime bir de deprem endişesi eklenmişti. Yapacak bir şey yoktu, gidilecek, üniversite okunacak ve biter bitmez de memlekete dönülecekti. Yani, İstanbul’a bir bakıp çıkacaktım aslında. Baktım ama çıkamadım. İstanbul’un bir büyüsü vardır derler, gelen bırakıp gidemez. Ben de bırakıp gidemedim. Üniversiteden sonra iş hayatı, evlilik, çoluk çocuk derken 23 yıllık İstanbullu oldum çıktım.

Hikâyeleriyle yaşayan semtler

Genelde İstanbul dışından ziyarete gelenler, İstanbul’da yaşayanlardan daha çok gezerler İstanbul’u. Yazımıza konu olan kitabımız İstanbul Semt Öyküleri’nin yazarı Sara Gürbüz Özeren de İstanbullu değildir, bildiğim kadarıyla da hiç İstanbul’da yaşamamıştır ama büyüklerinden dinlediği öykülerden yola çıkarak okumuş, araştırmış, böyle bir kitabı gençlerin istifadesine sunmuştur.

Yer, şehir, köy isimleri küçüklükten beri hep ilgimi çekmiştir. Acaba buraya neden böyle demişler diye düşünüp kendimce kafamda hikayeler uydurmuşluğum da vardır. İstanbul’da da hikayesini çok merak ettiğim semtler olmuştur. Bazı semt ya da ilçe isimleri makul sınırlar içindedir, altında çok bir şey aramazsın ya da az çok tahmin edersin; Kadıköy, Çamlıca, Ortaköy, Yenikapı, Fatih gibi. Bazıları ise öyle değişiktir ki ister istemez merak edersin; Zincirlikuyu, Şaşkınbakkal, Nişantaşı, Caddebostan (ki aslında Cadı Bostanı iken zamanla Caddebostan’a evrilmiştir).

Benim gibi merak edenler varsa İstanbul Semt Öyküleri’ni okuyabilirler. Kitap Damla Yayınevi’nin gençlere yönelik hazırladığı kitaplarını çıkardığı Genç Damla grubuna ait. Tarihe ilgi duyan gençlerin yanı sıra İstanbul’da yaşayan genç ve yetişkinlerin okuyup yaşadıkları şehre dair bilgi edinecekleri bir eser. İstanbul’daki yüzlerce semti bir esere sığdırmak mümkün olmadığı için bazı semtler ve hikayelerine yer verilmiş. Yazarın ayrıca yine aynı yayınevinden çıkan Türkiye Şehir Öyküleri eseri de var. İlgi duyanlar ona da göz atabilirler.

Keyifli okumalar!

Sitedeki diğer film ve kitap incelemelerime buradan ulaşabilirsiniz.

Şunlar da hoşunuza gidebilir..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir