Doğal peyzaj: Saklıkent Kanyonu

Saklıkent Kanyonu – Fethiye. Fotoğraf: Betül Çiner.

Saklıkent Kanyonu eşsiz bir doğal peyzaj örneğidir. Hem dağ peyzajı hem de korunan alan statüsündedir.

Bir yer hayal edelim… İçindeki gizemini, güzelliklerini, saklı hazinesini görebilmemiz için ikiye ayrılmış ve bizi içine davet ediyor. İçeriden ruha şifa olan suyun sesini duyabiliyoruz, ardından bir musiki tutturmuş kuşların sesini.. Merakımızı celbetti değil mi?

İnsan tabiatı gereği gizli ve saklı olana hep ilgi duymuştur. Merak duygumuz, güzel şeyler öğrenmemize vesile olurken bazen de tam tersine, başımıza türlü sıkıntılar gelmesine sebep olabiliyor. Yine de merak etmekten alıkoyamayız kendimizi. İşte şuan çok merak ediyoruz değil mi?

Acaba o coşkun akan su sesinin geldiği yarıkta ne var?.. Neler oluyor orada? Ama yeterince yaklaşmadan orada neler olduğunu bilmemiz mümkün mü? Peki benimle bu saklı yere gelmek ister misiniz? “Evet”leri duyar gibiyim 🙂 haydi öyleyse yolculuğumuz başlasın.

Saklıkent Kanyonu – Fethiye

Fotoğraf: Betül Çiner

İşte karşımızda coşkulu akan su; Eşen Çayı’nın kolu olan Karaçay’ın debisi kanyon çıkışında arttığı için kanyonun tabanı şiddetli akan suyla dolu. Bundan dolayı suyun içinden geçmemiz imkansız görünüyor. Bu sebeple oraya, kanyonun dik yamaçlarına demir çubuklarla tutturulan 200 metrelik tahta bir köprüyle ulaşabileceğiz.

Daha kanyona girmeden bizi kendine hayran bırakan, bu turkuaz rengi suyun üzerinden ve metrelerce yüksek yarığın içinden ilerlerken bir yandan “an”ın tadını çıkarmaya diğer yandan da “an”ı ölümsüz kılmak için fotoğraf çekmekten kendimizi alıkoyamayacağız. Bu amaçla köprü üzerinde bazı genişlemeler yapılmış, fotoğraf çekim noktaları.

İki yamaç arasına asılan dev Türk bayrağı ise içimizdeki heyecanı coşturuyor. Köprü sonrasında ise bizleri dinlenme alanı karşılıyor, ihtiyaç giderme noktası. Küçük bir mola. Devamında bizleri dondurucu soğuk güçlü karstik kaynaklar karşılıyor.

Artık bundan sonraki maceralı yolculuğumuz için uygun kıyafetler ve ayakkabılara ve bize yük olmayacak miktarda su ve gıdaya ihtiyacımız olacak. Şimdi ilk sınavımızı vereceğiz hazır olun..

Fotoğraf: Betül Çiner

İliklerimize kadar soğuk suyu hissederek ve yalpalayarak geçeceğiz bu gürül gürül akan soğuk suyu.. neyse ki dengemizi kaybetmeden geçebilmemiz için bir halat çekilmiş suyun üzerine, tutunarak ve artık ayaklarımızı hissetmeyerek karşıya ulaşıyoruz. Saklıkent Kanyonu’na ilk adımlarımızı attığımızda, ayaklarımızı ısıtan ılık bir su karşılıyor bizi. İlerledikçe soğuk suya katlandığımıza değdiğini hissediyoruz.

Kanyonun, dördüncü jeolojik zamanda meydana gelen depremler sonrasında oluştuğu söyleniyor. Kanyonun oluştuğu arazi kireçtaşı kütlelerinden oluşuyor. Suyun kolayca aşındırabileceği kalkerli arazide fay çatlaklarının da yardımıyla sarp ve derin bir kanyon oluşmuş zamanla.

Uzunluğu 18 km, yüksekliği 200 m’dir. En dar yeri 2 metreye kadar düşüyor. Ve bu noktada gökyüzünü görmekte zorlanıyoruz ama fotoğraf severler için eşsiz manzaralar sunuyor.

Kanyonda ilerledikçe zamanın bıraktığı izleri hayranlıkla seyre dalıyoruz. Bu derin vadide yürümenin hem keyfini hem heyecanını yaşıyoruz. Yer yer dizlerimizi aşan sulara girip çıkıyor, kaygan kayalar üzerinden geçmeye çalışıyoruz. Kimi zaman da oldukça daralan geçitlerden geçerken içimizi bir ürperti sarıveriyor. Acaba bu loş ve dar aralık nereye açılıyor? İki yamaç arasına sıkışmış kaya biz geçerken düşebilir miydi üzerimize?.. Yine de altında bir özçekim yapmadan geçemiyoruz.

Fotoğraf: Betül Çiner

Yanımızdan geçenlerin bazıları sonuna kadar gidin, mutlaka şelaleyi görün derken bazıları ise yolun gittikçe zorlaştığını yol yakınken dönmemiz gerektiğini hele bebekle daha zor olacağını söylüyorlar. Ama başta ne demiştik merak ediyoruz değil mi?

Bu doğa harikasının başka ne sırları vardı acaba? Bize neler sunacaktı? Bunu öğrenmenin tek bir yolu var, o da ilerlemek…

Ve devam ediyoruz yolumuza.. Bazen kayıp düşüyoruz, bazen kayadan yukarı çıkamıyoruz o esnada bir el uzanıyor ve kendimizi o engeli aşmış olarak buluyoruz.

Gördükçe iyi ki diyoruz devam etmişiz. Adeta birer sanat eseri olan kayaları ölümsüzleştiriyoruz.

Şelaleye ulaşmamıza ramak kala bir engelle karşılaşıyoruz ama bu da bizi yıldırmıyor çünkü başarma duygusunun bizde bırakacağı hazzı yaşamak ve saklı olana ulaşmak istiyoruz.

Fotoğraf: Betül Çiner

Başarmanın verdiği mutlulukla bu “an”ı da ölümsüzleştirip artık dönüş yoluna giriyoruz.
Kanyon gezimizin bitiminde bizi gürül gürül akan soğuk suyun üzerinde kurulmuş bir platformda dinlenme alanı karşılıyor. En güzel köşeyi bulup yerleşiyor ve çaylarımızı yudumlarken yaşadığımız deneyimin yaşattığı huzurla önümüzden akan sulara dalıyoruz.

Saklıkent’te yapılabilecek en meşhur aktivite Rafting elbet. Bu seferlik oturduğumuz yerden rafting yapanları seyrediyoruz. Çünkü yanımızda minik bir engelimiz var. Bir dahaki sefere diyoruz artık.

Birlikte gezintiye çıktığımız Saklıkent Kanyonu eşsiz bir doğal peyzaj örneğidir. Hem Dağ peyzajı hem de korunan alan statüsündedir. Peki nedir Doğal Peyzaj?

Peyzaj iki ana sınıfa ayrılır; doğal peyzaj ve kültürel peyzaj.

Doğal Peyzaj; İnsan etkisinin olmadığı ya da çok az olduğu, kendi doğal düzenini koruyan peyzaj alanlarıdır. Doğal peyzajda form, doku, renk ve boyutlarda görülen sayısız kontrastlar, yumuşak geçişlerle ahenkli bütünlükler sergilerler.

Doğal peyzajlar ilginç ve estetiktir

İlginç ve estetik kompozisyonlar oluşturan bu birliktelik, aynı zamanda doğal peyzajdaki dengenin de temel kaynağıdır. Doğal peyzajın dengesi değişmez karakterde olmayıp uzun periyotlarda ekolojik ve fizyolojik değişimlerle sürekli olarak yenilenir. Söz konusu değişimler yavaş bir tempo ile gerçekleşir ve dolayısıyla insan ömrünü kapsayan süre içinde fark edilmez. Bununla birlikte, sık olmasa da orman yangınları, heyelanlar, çığlar, taşkınlar, volkanik faaliyetler, depremler, tayfunlar vb. olaylar, doğal peyzajda ani değişimlere neden olabilir.

Prof.Dr.Hüseyin Gıyasettin Dirik, 2019, ders notları

İnsanın herhangi bir etkisi olmayan arazi, toprak, hava, su, bitki örtüsü ve hayvanlar topluluğu bir arada ekolojik bir denge oluştururlar. Doğal peyzaj içinde yer alan bütün canlı ve cansız unsurlar birbirinin tamamlayıcısıdır. Bu sebeple doğal peyzajdan koparılan en küçük bir parça dahi bütünlük içindeki eksikliğini bizlere hissettirir.

Doğal Peyzaj Şekilleri

  1. Dağ Peyzajı: Dağlar, insanların ilk yerleşim alanlarıdır ve doğal dengesini kaybetmemiş, insan eylemlerinden az etkilenmiş doğal peyzaj alanlarını oluşturur. Dağların yüksek kısımlarında peyzaj daha da çeşitlenir ve çekici hale gelir. Doğa turizmine ev sahipliği yapan dağlar, avcılık, kayak ve tırmanma, en yaygın ve geleneksel dağ sporlarıdır. Son dönemlerde doğa yürüyüşleri, kamplı yürüyüşler, fotoğrafçılık, kar sörfü, rafting, kanyon aktiviteleri, iple atlama (bungee – jumping), yamaç paraşütü gibi yeni aktivitelerle insanların dağ peyzajına olan ilgileri daha da artmıştır.
  2. Doğal Vejetasyon Peyzajları: Tundra Peyzajı, Çöller, Stepler, Savanlar, Makiler, Ormanlar
  3. Korunan Alanlar: Ulusal Parklar, Doğa Koruma Alanları, Biyogenetik Rezerv Alanları, Biyosfer Rezervleri, Doğa Parkları, Doğal Vurgu Noktaları, Yaban Hayatı Koruma, Üretme Alanları, Özel Çevre Koruma Bölgeleri
  4. Sulak Alanlar

Kültürel Peyzaj: Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN) tarafından “kültürel ve doğal kaynakları ve bu bağlamda yaban hayatı ve evcil hayvanları içeren, tarihi bir olay ve bir etkinlikle birlikte olan ya da çeşitli kültürel ve estetik değerler sergileyen coğrafi alanlar” olarak tanımlanmaktadır.

Kültürel Peyzaj şekilleri; kırsal peyzaj ve kentsel peyzaj alanlarıdır.

Kırsal Peyzaj; Kültür Ormanı Peyzajı, Tarımsal Peyzaj, Endüstriyel Peyzaj, Rekreatif Peyzaj ve Ulaşım Peyzajı’dır.

Kentsel Peyzaj ise açık alanlar ve yeşil alanları kapsamaktadır.

Gökkuşağı Dağları ve Peyzaja dair önemli kavramlar nelerdir? yazılarımı okumadıysanız linke tıklayarak okuyabilirsiniz. Haftaya “Cittaslow” kavramını ele alacağım.

Betül Çiner

Betül Çiner, 1982 yılında Kütahya’da doğdu, ilkokul ve liseyi İstanbul'da okudu. 2003 yılında Sakarya Üniversitesi Geyve MYO Peyzaj bölümünü okul birincisi olarak bitirdi. 2005 yılında Ercan Çiner ile hayatını birleştirdi. 2015 yılında A.Ü. İlahiyat ön lisans eğitimi aldı. 2018 yılında Kerem'in annesi oldu. 2020 yılında İstanbul Üniversitesi Orm. Fak. Peyzaj Mimarlığı'ndan mezun oldu ve CNR Peyzaj şirketini kurdu. Peyzaj Mimarı olarak aktif iş hayatına devam etmekte, her alanda araştırma yapmayı, okumayı, gezmeyi ve fotoğraf çekmeyi sevmektedir.

Şunlar da hoşunuza gidebilir..

4 Responses

  1. Hanım dedi ki:

    Kısa bir tatil yaşadım saklı kentte, okurken. Sanki suyun içinde yürüyorum bir yandan da doğal peyzaj dersini dinliyorum sizden, bilginize sağlık 😊

  2. Betül Çiner dedi ki:

    Hayali gezimize dahil edebildiysem ne mutlu bana😊Cok tesekkür ederim sevgiler🤗

  3. Meryem dedi ki:

    Okurken içine daldığım, merak uyandıran, içine çeken bir yazı, doğa zaten bir harika 🤗🌳

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir