Martin Eden

Martin Eden
Fotoğraf: Macide Yirmibeşoğlu

Amerikalı yazar Jack London’ın yarı otobiyografik romanı Martin Eden, okumakta çok geç kaldığımı düşündüğüm harika bir roman. Gençliğinde maceradan maceraya atılan yazarın kendi yaşamından kesitler bulunan bu eseriyle çok daha önce tanışmış olmayı isterdim çünkü psikolojik ve sosyolojik analizleriyle oldukça değerli olan, ufuk açan bu eser aynı zamanda toplumu tanıma ve anlama üzerine önemli şeyler hissettiriyor.

Avare bir denizci

Martin Eden, hayatını gemilerde çalışarak geçiren bir gençtir. Çalışmaktan pek hoşlandığı söylenemez, macera yaşamayı sever dolayısıyla sık sık çete kavgalarının içinde bulur kendini. Bu kavgalardan birinde Arthur adında bir zenginin hayatını kurtarır. Arthur, Martin’i evine yemeğe davet edince kız kardeşi Ruth ile de tanıştırmış olur. Ve Martin Eden için yeni bir hayatın kapısı aralanır. Çünkü tamamen farklı dünyaların insanları olsalar da Eden, kıza aşık olur. Ruth, sanat tarihi öğrencisidir ve iyi bir okuyucudur. Martin’in ise o taraklarda hiç bezi yoktur.

Martin, Ruth’un kalbini kazanmak için çok okuyan, kültürlü ve bilgili bir insan olması gerektiğine karar verir. Sürekli okur, okudukça yazar, yazdıkça kabuğundan çıkar ve bambaşka bir insana dönüşür. Ruth da ona karşı boş değildir ama Martin’in yazdıklarını başarılı bulmaz ve yazarlıktan para kazanamayacağını, daha düzenli bir işi olması gerektiğini söyler durur. Keza, yayınevleri de bu genç denizcinin yazdıklarına hiç itibar etmezler.

Martin Eden hayal kurmaktan vazgeçmez, okumaya ve yazmaya devam eder. Kitabı okumayanlar için daha fazla ip ucu vermek istemem ama bundan sonra olaylar bambaşka yerlere gider.

Vazgeçme!

Kitap, ilk olarak 1942 yılında, daha sonra da 2019 yılında beyaz perdeye aktarıldı. İtalya, Fransa ve Almanya ortak yapımı olan 2019’daki filmi kitabı okuduktan sonra izlemek hiç içimden gelmedi. Kitap beni öyle derinden etkiledi ki hayalimde canlandırdığım karakterlerin, yerlerin, olayların büyüsü bozulsun istemedim. Öyle ki kitabı bitirdikten sonraki günlerde biraz fazla uyuyacak olsam kendime ‘Kalk’ dedim. ‘Kalk! Daha okuyacak çok kitap var, görülecek yerler, gidilecek yollar, kendine katacağın şeyler var. Ve asla hayal kurmaktan vazgeçme çünkü bazen hayal kurmak hayallerine ulaşmaktan çok daha güzel!’

Kitabın çevirmenine de bir parantez açmazsam haksızlık etmiş olacağımı düşünüyorum. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’na ait baskıda çevirmen Levent Cinemre’nin kitabın sonuna eklediği notlar okuyucuya ışık tutuyor. Her ne kadar sürekli arkaya dönüp bakmak zaman zaman yorucu olsa da çok değerli bilgiler içerdiğini söylemeliyim. Sadece çevirisini yapıp teslim etmek yerine araştırıp bulduklarını paylaşması, Jack London ile Martin Eden arasındaki bağlantıları anlamamıza da yardımcı oluyor.

Martin Eden aslında Jack London mı?

Martin Eden
Jack London

San Francisco’da doğan Jack London, annesi ve soyadını aldığı üvey babasının yanında yetişmiş. Ta ki 14 yaşına kadar… Damarlarında akan deli kan onun okulu bırakıp maceralara atılmasına sebep olmuş. Dilencilik yapmış, sokaklarda yatmış, maden aramış, denizcilik yapmış ve hatta hapse bile girmiş. En son bir de yazarlık yapayım demiş ve yıldızı orada parlamış. Tüm bu benzerliklere ve az önce bahsettiğim çevirmenin notlarına baktığınızda Martin Eden’in Jack London olduğunu anlayabiliyoruz. Zaten Jack London, kendisine yöneltilen ‘Martin Eden için üzüldünüz mü?’ sorusuna ‘Neden üzülmeyeyim, Martin Eden bendim!’ diyerek de son noktayı koymuş aslında.

Jack London’ın yaşadığı kötü yaşam koşullarına bağlı olarak 40 yaşında böbrek yetmezliğinden öldüğü söylenir ama bazı kaynaklarda intihar ettiği bilgisi de vardır. Kitabı okuduğunuzda tüm bu bilgilerin ve varsayımların bir karşılığı olduğunu göreceksiniz zaten.

Son olarak Martin Eden’in Ruth’a söylediği cümleleri de buraya bırakıp yazımı sonlandırayım:


‘Bu evde sizin soluduğunuz havayı solumak istiyorum. Herkes bağırmadan temiz temiz konuşuyor, insanların düşünceleri temiz; kitaplarla, resimlerle, güzel şeylerle dolu bir ev. Benim soluduğum havada çok çalışmak var, ev kirası var, kavga ve demlenme var.’

İyi okumalar…

Sitedeki diğer film ve kitap incelemelerime buradan ulaşabilirsiniz.

Şunlar da hoşunuza gidebilir..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir