2 Yaş Sendromu

2 yaş sendromu, terrible two olarak da bilinen bu dönem anne ve babalar için sabırlarının sınandığını düşündükleri bir dönem olsa da aslında çocuğun gelişiminin normal ve doğal bir parçasıdır.


Hatta bana sorarsanız onlar değil anne babalar giriyor sendroma. Onlar sadece gelişimlerinin gerektiği yolda ilerliyorlar. Bez bırakma, meme bırakma, kendi başına uyumaya başlama gibi bağımlılık yapan süreçlerini atlattığında, anne babalarından bağımsız bir birey olduklarının farkına varmaya başlıyorlar. Hayata alışıyorlar. Gerçeklerle ve kendi sınırlarıyla yüzleşiyorlar. Benliklerini ortaya koymaya kendini ispatlamaya çalıştıkları zorlu bir dönemin içinde buluyorlar kendilerini.

Peki, bu dönemin başladığını nasıl anlarız?

  • Sık sık hayır diyorsa
  • Hemen her şeye muhalif oluyorsa
  • Ani tepkiler veriyorsa
  • İstemediği şeylerde kendini yerden yere atıyorsa
  • Çoğu şeyi kendi başına yapmaya çalışıyorsa
  • Yapamadığı şeyler olduğunda, kendi sınırlarıyla yüzleşip hayal kırıklığı ve öfke yaşıyorsa hoş geldin iki yaş gelişim dönemi diyebiliriz.

Onların hayatlarında bu denli değişimler olurken onlar bu kadar şaşkınken, ne yapacaklarını bilemezken, ne yapacaklarını bilemedikleri için ve kendilerini sözel olarak anlatacak dil gelişimine tam anlamıyla sahip olamadıkları için anlaşılmayıp öfke patlamaları ve ağlama krizleri yaşarken biz anne babalar olarak bu yolda beraber yürümenin gerekliliklerini yerine getirerek onlara yardımcı olabiliyor muyuz? Üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirebiliyor muyuz? Onları süreç dahilinde rahatlatarak ne hissediyor, ne istiyor, neden tutturuyor anlamaya çalışıyor muyuz? Onları dinliyor muyuz? Yoksa onları anlayıp yol göstermektense bu benim çocuğum mu? Huyu suyu değişti bunun? Uysal, kuzu gibi çocuğum gitti yerine sanki bir canavar geldi mi diyoruz?

Fotoğraf: mohamed Abdelgaffar – Pexels


Çocuğumuzda gördüğümüz bu ciddi davranış değişikliklerinden birde biz şikâyetçi olursak bu dönemin kolay geçmesi biraz olanaksızlaşır. Bazı ebeveynler durumu kişisel algılayabilir. “Bana inat olsun diye ağzındakileri yerlere tükürüyor.” “Görüyor musun kirli ellerini sırf bana gıcıklığına koltuğa sürüyor.” “Şımarıklaştı, iyice huysuz bir çocuk oldu.”

Hayır, aslında size kasti yapılmış bir şey yok. Onlar bireysel kimliklerini ortaya koyuyorlar. Birey olmaya, farklılaşmaya çalışıyorlar. Bir varoluş mücadelesi veriyorlar. Bizim onlar için yapmamız gereken çocuklarımıza emir verici ve yargılayıcı cümleler kurmak yerine öneride bulunmak, doğruyu anlatmak tercihi ve kararı bizim koyduğumuz sınırlar içerisinde onlara bırakmak, onları anlamaya çalışmak, onların yanında olmak, onları bir birey olarak kabul ettiğimizi onlara göstermek ve sabırlı olmak. Onlar farklı duyguları yeni yeni deneyimliyorlar. Sizin yavrunuz gözünüzün önünde büyüyor. Bunu düşünüp aşamaları seyrederken keyif almaya çalışmak inanın size de çocuğunuza da iyi gelecek.

Hocam o ağlama krizindeyken benim keyif almamı mı bekliyorsunuz, nasıl yani? Dediniz mi?

Hayır tabii onun neden ağladığını anlamaya çalışmanızı öneriyorum. O ağlarken “Sus artık, biraz daha ağlarsan sana gerçekten kızacağım” deyip birde biz ciyak ciyak ağlayan çocuğumuza sesimizi yükseltirsek ortada ses kirliliğinden ve kırık minik bir kalpten başka hiç bir şey bırakmayız. Yapmamız gereken sarılarak sakinleşmesini bekleyip onu anladığımızı, neden ağladığını birliğimizi, üzüldüğünü fark ettiğimizi, düşüncelerini tahmin ettiğimizi, olayın akışına göre çocuğumuza belli etmek.

Fotoğraf: Alexander Dummer – Pexels

Kendi iki yaş gelişme döneminde olan (sendrom kelimesini onlar için kullanmayı doğru bulmuyorum) oğlumla yaşadığım bir olayı anlatarak örneklendireyim.

Uyku öncesi rutinimiz olan dış fırçalamamızı gerçekleştirdiğimiz bir gün bardaktan ağzına su alıp tükürmek o gün oğluma yetmemişti. Musluğu açıp ağzına o şekilde su almak istedi. Denemesine izin verdim. Yüzü, gözü, ağzı, kolu ıslanınca sonucunu kendi yaşamasını istedim ve izlemeye başladım. O, bu durumdan zevk aldı ve bu olayı oyuna çevirdi. “Artık bu kadar yeter uyku vakti.” dediğimde bastı yaygarayı asla gelmek istemedi. Suyu boşa akıtmaması gerektiği anlattım ama beni duyan yoktu. O ağlama kriziyle meşguldü. Gerçekten odası ve lavabo arasında tam 3 kere gittim geldim sussun, bu kadar ağlamasın diye. Az kalsın tekrar dişini fırçalamasına izin verecektim. Ama kararlı davranmam gerektiğini de biliyordum. Öyle de yaptım ona sarılıp sakinleşmesini bekledim beklerken de onunla konuştum.

“Su ile oynamaktan büyük keyif aldın biliyorum. Suyu kapattığım için bana kızgınsın ve bu durum seni üzdü bu yüzden ağlıyorsun. Ama diş fırçalamamız bitti ve suyu boşa akıtmamamız gerek. Sana söz veriyorum yarın yine uyumadan önce dişini fırçalayıp su ile biraz oynamama izin vereceğim tamam mı?” Ben konuşurken ağlaması yavaşladı. Konuşmam bittiğinde ise ağlaması durmuştu. Olayı kabullendi, anlaşıldığını hissetti, duygularını önemsediğimi anladı ve rahatladı e tabii sözü de almıştı.

Eğer sakin kalamayıp onunla restleşseydim ağlama süresi daha da uzayacaktı. Üstelik kendini sözel olarak ifade edemediğini düşünüp belki de fiziksel olarak saldırganlaşacaktı. Çocuğunuz vurarak, ittirerek, bir şeyleri atarak da bazen kendini anlatmaya çalışabilir.

1 yaş sonrasında etrafı keşfetmeye başlayan çocuklarımız yeni şeylerle ilgilenmeye başlarlar. Merak ederler ve keşifçi olurlar. Beklide bir şeyleri fırlattığında yaramazlık yapmak değildir amaçları. Sadece o şey yere düştüğünde çıkarttığı sesi merak ediyorlardır. Yada markette veya oyuncakçıda top gördüğünde işaret ederek ağlarsa “Hayır senin topun var!” diyerek çıkışmaktansa o topun rengini ve desenini ona anlatmamız onun için daha yararlı olacaktır. Belki de topu işaret edip mızıldanırken ‘’anne bak, yeşil top. Rengi ne kadar güzel’’ demek istiyordur sadece.

Olaylara kendi bakış açınızdan değil onların gözünden bakmaya çalışın. Onların hayal dünyası, dünyaya açılan pencereleri sandığınızdan da geniş. Keşfetmeye başlayan çocuklarınız eğer bıçakları ellemeye çalışmaya başladıysa, parfüm şişelerinizi deviriyorsa, deterjanlarınızın kapaklarını açmaya çalışıyorsa onlara kızmayın. Onlar bıçağın kesici olduğunu, parfümün onlar için zararlı, deterjanın ise tehlikeli olduğunu bilecek olgunlukta değil. Ama siz onları güvenli yerlere kaldıracak olgunluktasınız. Onlara güvenli ortamlar sunarsanız çatışmaların önüne geçmek biraz daha kolay olur, İnatlaşmak zorunda kalmazsınız. Onlarında ağlama krizi için birkaç neden ortadan kalkmış olur. Kendisinin yapabileceği her şeyi o istemeden sunduğunuzda bu sendrom denilen süreci daha sakin atlatabilirsiniz.

2 yaş sendromu
Fotoğraf: Marisa Fahrner – Pexels

Çocuğunuzla açık iletişim kurmanız çok önemli

Oyuncakları yere fırlatmaya başladığında “Anladım sen bir şeyleri atmak istiyorsun. O zaman gel basket potana gidip topları atalım ne dersin?’” derseniz emin olun farklı bir şey yapacak olmanın heyecanıyla elindekileri bırakıp sizinle birlikte basket potasına yürüyecektir tıpış tıpış.

Tabii bazen tıpış tıpış gitmediği durumlarda olacak. O zamanda biz bu direnmelerini olumlu bir olaya çevirmeye çalışacağız. “Odanı toplamalısın” dedikten sonra size “Hayır ben resim yapacağım” diyorsa o zaman sizde ona “Harika bir fikir. Hemen odanı toplayıp resim yapmaya başlayabilirsin” diyebilirsiniz.

Çoğu şeyi kendileri yapmaya çalışırlar dedik. Örneğin ayakkabısını kendi bağlamak istedi fakat ince motor gelişimi bu dönemde tam anlamıyla desteklemediği için yapamadı. “Bırak bırak sen ne anlarsın bu yaşta bağcık bağlamaktan, ben yaparım” diyerek onun motivasyonunu düşüreceğinize “En azından ayakkabıları doğru ayağına giydin aferin. Eminim bağcığını bağlamayı da yakın zamanda öğreneceksin” diyerek çabasına ve başarısına atıfta bulunun. Kendini daha iyi hissettiğinde özgüvenli bir çocuk olarak yetişmek adına hayat inşaatına bir tuğla koyacaktır.

Sizin koyduğunuz sınırlar içinde kararı ona bırakın

Kış aylarındayız. Çocuğunuz dışarı çıkarken montunu giymek yerine hırkasıyla mı çıkmak istiyor. Ona kısa ve net bir şekilde havanın çok soğuk olduğunu mont giymek zorunda olduğunu fakat yeşil montunu mu kırmızı montunu mu giyeceğine kendinin karar verebileceğini söylerseniz kendi tercihini yapmanın verdiği mutlulukla hırkayı çoktan unutup ikisinden birini seçiverecektir. Hem de onun kararlarına ve fikirlerine saygı duyduğunuzu gördüğünde özgüven gelişimindeki tuğlalara bir yenisi daha eklenir.
“Senin fikirlerini önemsiyorum.” “Kararın benim için çok değerli.”’ Bu cümleler özgüven gelişimi için oldukça faydalıdır.

İştah ve uyku sorunlarına çözümler

Artık keşfediyor yerinde duramıyor dedik. Haliyle yemek yerken de kıpır kıpırlar. Masadan bir anda kalkıp oyuna koşmak istiyorlar. Ne yapabiliriz? Gelişimlerinin gereği bu dönemdeki çocuklar çok taklitçi olurlar. Bu özelliklerini kullanabiliriz. Sebze yemesini istiyorsak bir tabakta kendimize koyup karşısında iştahla sebze yersek sırf meraktan da olsa tadına bakacaklardır yemeğin.

Uyumuyor değil mi bazı günler. Hiç istemiyor canları. Ama sizde uyumuyorsunuz. Onlar neden uyusun değil mi? Belki siz onu uyutup yemek yiyeceksiniz. Belki de çikolata? Ya onu uyutup oyun oynarsanız? O da bu evin bir bireyi değil mi? Siz bu evde yaşıyorsanız o da bu evde yaşıyor.

Bunların hepsini düşünüyor olabilirler canları uyku istemezken. Böyle durumlarda yetişkinlerle çocukların uyku ihtiyaçlarının farklı olduğunu onlara kısa ve net bir şekilde açıklamamız işe yarayabilir. Uykudan bir saat öncesi tv, tablet, telefon açıksa kapatılıp loş bir ışıkta huzurlu bir vakit geçirmek onları uykuya hazırlayabilir. Ya da rutinleriniz varsa onları yapmak uyku vaktinin geldiğinin habercisi olur ve kendilerini uyku vaktinin geldiğine daha kolay adapte ederler.

Anne babaların tutumu nasıl olmalı?

Bu dönemdeki önemli diğer hususlardan biri de ebeveyn tutumu. Çocuğunuz çikolata diye kendini yerden yere atarken annesi büyük bir kararlılıkla “Bugün çikolata yeme hakkın yok” derken babası “Bir şey olmaz yesin” derse çocuk tatbiki kafa karışıklığı yaşayacaktır. Bu konuda yapmamız gereken ebeveyn tutumlarında her ne kadar zorlanılsa da istikrarlı olunmasıdır.

Son olarak sizlere tavsiyem “Görmezden gel nasıl olsa susacak bakma, ilgilenme, kendi haline bırak” gibi önerilere asla kulak asmayın. Evet, nasıl olsa susacak ama ağlaya ağlaya susacak böylece öğrenilmiş çaresizlik oluşacakta o yüzden susacak. Yakarışları, ağlayışları göz ardı edilen görmezden gelinen bu çocuklar “Ben ihtiyaç duyduğumda görmezden geliniyorum, anlaşılmıyorum, fark edilmiyorum” diye düşünüp güvensiz bireyler olarak yetişecekler, iş ve aile hayatında ne yazık ki bazı problemler yaşayacaklardır.

Güvenli bağlanma ile çocuğunuz kendini değerli hisseder

Güvenli bağlanmanın önemini bir başka yazımda daha detaylı ele alabilirim fakat ne kadar önemli olduğundan bu yazımda da bahsetmeden geçemeyeceğim. Her ihtiyacı olduğunda sizi yanınızda görmesi, ağladığını duyduğunuzu bilmesi, üzüldüğünü hissettiğimizi görmesi onun için sandığınızdan da önemli. O an sizle bir şey paylaşmak istediğinde çok önemli bir işiniz bile olsa susmak, onu görmezden gelmek yerine “Bir dakika bebeğim işimi halledip hemen sana döneceğim” demeniz bile ona, onunla ilgilendiğinizi önemsediğinizi gösterir.

Konuyla ilgili soru ve önerilerinizi yorumlar kısmında belirtebilirsiniz. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere hoş çakalın…

Büşra Kartaler

Büşra Kartaler, 1994 yılında Ankara'da doğdu. Üniversite öğrenimi boyunca haber spikerliği yaptı. 2016 yılında Selçuk Üniversitesi'nden Sosyoloji alanında mezun oldu, pedagojik formasyon alarak öğretmen oldu. 2020 yılında AÜ Radyo ve Tv Programcılığı eğitimini tamamladı. Kartaler, eğitim koçluğu ve öğrenci danışmanlığı yapmaktadır. Şiiri, kitap okumayı, felsefeyi ve gündemi takip etmeyi sevmektedir. Evli ve bir çocuk annesidir.

Şunlar da hoşunuza gidebilir..

4 Responses

  1. Betül Çiner dedi ki:

    Tam da icinde olduğumuz durumu yazmışsıniz..cok iyi geldi..cocuklarımızın gozünden görebilmek onları anlayabilmek kaliteli zaman gecirebilmek cok önemli..bazen hersey annenin uzerindeyken biz annelerin sabrı azalıyor..annelere destek olmak alan acmak cok onemli..Kaleminize sağlık, tesekkürler💐💐💐

  2. Büşra Kartaler dedi ki:

    Çok teşekkürler Betül hanim. Çok doğru bı noktaya parmak basmissiniz gerçekten annelere alan açmak çok önemli . Anne ne kadar kendini mutlu, rahat ve huzurlu hissederse bu çocuğa da mutlaka yansıyacaktır.

  3. Büşra dedi ki:

    Oğlu 2 yaş sendromunu dibine kadar yaşayan bir anne olarak ben de yazınızı hayranlıkla okudum, kaleminize sağlık, yeni yazıları dört gözle bekliyoruz.

  4. Büşra Kartaler dedi ki:

    Çok teşekkür ederim Büşra hanım ne mutlu bize o halde:)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir