Ustam ve Ben

Fotoğraf: Macide Yirmibeşoğlu
Fotoğraf: Macide Yirmibeşoğlu

Elif Şafak’ın tarihsel gerçekler ve kişilerden esinlenerek yazdığı romanı Ustam ve Ben, yazarın üç yıllık araştırma ve okumalarının sonucunda ortaya çıkmıştır. Romanın ana karakterleri olarak üç padişah döneminde baş mimarlık yapmış, 100 yıllık ömrüne 375 eser sığdırmış Mimar Sinan, onun çırağı, aynı zamanda bir fil bakıcısı olan Hintli Cihan ve bakımını üstlendiği beyaz fil Çota karşımıza çıkar.

Yazar kitabının son sözünde ve kendisiyle yapılan röportajlarında romanın akıcılığını sağlama adına tarihsel ve mekansal bazı değişiklikler yaptığını ve eserin bir hayal ürünü olduğunu söylemesine rağmen yine de bu konuda kendisine yöneltilen eleştirilerden kurtulamamıştır.

Hintli Cihan ve Çota

Hint şahı, kudretli Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman’a hediye olarak namı her diyara yayılmış olan beyaz fil Çota’yı göndermeye karar verir fakat yanına filin bakıcısı Cihan’ı değil, başka birini verip gemiyle uğurlar fili ve diğer kıymetli eşyaları. Cihan ise gemiye gizlice girer, bir sandık içinde saklanır.

Yolculuğun ilerleyen günlerinde fırtına çıkar ve geminin yükünün boşaltılması gerekir. Gemiden ilk atılacak şey olarak fil teklif edilir ve teklifin kabul görmesiyle Çota denize atılır. Cihan hiç tereddüt etmeden filin ardından suya atlar ve başka bir gemi tarafından kurtarılırlar. Şanslıdırlar evet ama kendilerini kurtaran kaptan, saray ve padişah kelimelerini duyunca Cihan’a hayatını kurtarma karşılığı olarak saraydan kendisine bir şeyler çalıp getirmesi için baskı yapar ve Cihan da bunu kabul eder.

Ustayla tanışma

Cihan ve Çota böylece sarayda Hürrem Sultanın özel hayvanat bahçesinde kendilerine yer bulurlar. Padişah fille pek ilgilenmez lakin kızı Mihrimah beyaz file ve Cihan’a ilgi göstererek sık sık ziyaretlerine gelir. Bu ziyaretlerinde Cihan hikayelerini Mihrimah’a anlatır.

Bir gün Hürrem Sultan’ın da dikkatini çeker Çota, hünerlerini sergilemesini ister fakat Cihan, Çota’nın bir savaş fili olduğunu söyleyerek o anlık bu istekten kurtulur fakat yeni bir sefer başladığında Çota ve Cihan’ı orduyla beraber savaş meydanına gönderirler. Bu sefer esnasında köprü yapılması gerektiğinde Cihan, Mimar Sinan’a filiyle yardımcı olabileceğini söyler ve böylece ustasıyla tanışır. Her ne kadar içinde farklı niyetler barındırarak saraya girmiş olsa da bundan sonra hayatı bambaşka bir yoldan devam eder.

Asırlık bir deha

Kitabın diğer detaylarını okumayı düşünenlere bırakalım ve gelmiş geçmiş en büyük dehalardan biri olan Mimar Sinan ile ilgili kısma bakalım.

Mimar Sinan 100 yıllık ömründe Kanuni Sultan Süleyman, 2. Selim ve 3. Murad dönemlerinde ser mimarlık yapan ve tüm dünyanın hayran olduğu şaheserlere imza atan bir mimar. Ustam ve Ben de aslında bir Mimar Sinan eseri ama üstat çok fazla ön plana çıkarılmamış. Cihan ve Çota daha fazla ön planda yer alıyor. Şahsen Mimar Sinan’ın hayatından kesitleri, onun ustalığını öne çıkaran sözleri daha fazla okumak isterdim. Bu yönüyle eksik kaldığını hissettim.

Mimar Sinan’ın deprem coğrafyasında, o dönemin şartlarında yaptığı eserlerin ne kadar değerli olduğunu asırlar geçtikçe daha iyi anlıyoruz. Koca Sinan’ın bazı önemli eserlerini görsem de ve hakkında anlatılagelen hikayeleri duysam da çok şey bildiğimi söyleyemem. Örneğin, ‘Kusursuzluk Allah’a mahsustur’ düsturunca her eserinin kıyısında köşesinde de olsa, bilerek minicik bir hata bıraktığı söylenir. Yıllarca farklı şekilde anlatılan ters lalenin öyküsü de acaba bu yüzden olabilir mi diye düşünmedim değil.

Gerçek kişiler ve yazarın hayal dünyası

Her ne kadar kitapta Mimar Sinan odak noktası olmasa da onu araştırma ve daha iyi öğrenme adına bir merak uyandırdığını söyleyebilirim. Bu yüzden bu tarz tarihi romanları seviyorum çünkü bazı bilgileri edinmek için bir tarih kitabını alıp okumak bir çoğumuza sıkıcı gelebilir ama tarihsel detayları, kişileri, olayları roman örgüsü içinde okuyunca ilgi gösteririz. Tabi romanların kurgu içinde sunulduğunu unutmamak gerekir.

Elif Şafak da Ustam ve Ben’de kişiler arası ilişkileri kendi hayal dünyasında oluşturduğu için ve kronolojik bazı sapmalar yaptığı için eleştirilmiş. Ben bu tarz sapmaları romanlarda çok yadırgamıyorum zira romanı okunur kılmak için kurgu ve yazarın hayal dünyasına dair detaylara gerek vardır ki Elif Şafak kitabın sonunda bunu neden yaptığını belirtmiş. Hayal dünyasına ait detayların olmadığı bir roman ziyadesiyle tarih kitabı tadı vereceğinden roman yazarlarının haklı olarak bu yolu tercih etmediklerini düşünüyorum.

Mimar Sinan’ı anlamak

İşlemeyen demir pas, kullanılmayan ahşap küf, çalışmayan insan zan besler’ diyen bu toprakların yetiştirdiği en büyük mimar…

Adı anıldıkça heybetini hissettiren, şaheserleriyle asırlara meydan okuyan Koca Sinan’ı anlamak ya da araştırmak için bir vesile olacağına inandığım bu romanı okumanızı tavsiye ederim. Anlamak için yeterli olmayacaktır belki ama kesinlikle bir kapı açacaktır.

Şunlar da hoşunuza gidebilir..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir