Satranç: Hiçlikle Savaş!

Avusturyalı ünlü yazar Stefan Zweig’ın 1942 yılında, intiharından kısa bir süre önce yazdığı son öykülerinden olan Satranç (özgün adıyla Schachnovelle) hem konusuyla hem psikolojik tahlilleriyle oldukça önemlidir.

Ayrıca yazarın son zamanlarında içinde bulunduğu ruhsal duruma dair de ipuçları verir. Bir solukta okunabilecek bu kısa kitaba geçmeden önce, hayatının son yıllarında oldukça huzursuz günler geçiren Stefan Zweig’ın yaşamına bakalım.

Satranç: Hiçlikle Savaş!
Fotoğraf: Macide Yirmibeşoğlu

Yeni bir gün doğumunu bekleyememek…

1881 yılında varlıklı bir ailede dünyaya gelen Zweig, küçük yaşlardan itibaren edebiyat, felsefe ve dil eğitimi alarak kendini geliştirdi ve bir çok türde eserler verdi. Nazilerin gücü eline geçirmesi diğer Yahudi asıllı yazarlar gibi Zweig için de kara günlerin habercisi oldu. Tüm kitapları Naziler tarafından yakıldı ve 2. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle ülkesinden ayrılarak İngiltere’ye gitti, bütün Avrupa’yı saran savaşın devam etmesi üzerine eşi ile Brezilya’ya yerleşti.

Maddi anlamda güçlü ve savaştan uzak, güvenli bir bölgeye yerleşmiş olsa da savaşın atmosferi, Nazilerin Avrupa’yı zorbalıklarla ele geçirerek ilerlemesi yazarı büyük bir karamsarlığa itti.

1942 yılında ‘Sizler yeni bir günün doğumunu bekleyebilirsiniz ama benim buna gücüm kalmadı’ diyerek ve geride bir mektup bırakarak eşiyle birlikte intihar etti. Zweig çiftini intihara sürükleyen Hitler’in 3 yıl sonra eşiyle intihar etmesi de garip bir rastlantı olarak tarih sayfalarında yerini aldı.

Bir gemi yolculuğu

Son zamanlarını bu psikolojiyle yaşamış bir yazarın son öykülerinden olan Satranç, içeriğinde hiçliği barındırması ve karakterlerin psikolojik tahlillerini ustalıkla öne çıkarması sebebiyle çok önemli bir eserdir.

Kitap, New York’tan Buenos Aires’e giden büyük bir yolcu gemisinin limandan ayrılmasıyla başlar. Bu gemide rastlantı sonucu karşılaşan kişilerden özellikle iki tanesinin hayatı üzerinde durulur. Bunlardan biri dünyaca ünlü satranç şampiyonu Mirko Czentovic’dir ki kendisinin satranç oynayabilme dışında sahip olduğu başka hiç bir özelliği yoktur. Bir diğer karakter ise Dr. B. adıyla bahsedilen eski bir avukattır ve aslında kitabın ana teması Dr.B.’nin hayatında gizlidir.

Dr. B. ve hiçlik

Dr. B. gemide bir satranç müsabakasına rast gelir ve dünya şampiyonunun karşısında oturan rakibe verdiği bir kaç hamle tavsiyesi ile oyunun seyrini değiştirir, böylece herkesin dikkatini çeker. Onu dünya şampiyonunun karşısına oturtmak isteyen meraklı kitlenin teklifini kabul eden Dr. B. sadece bir kere oynayacağını ifade ederek geçmiş yaşantısına dair önemli detayları gemide bulunan ve kitabın da anlatıcısı olan kişiye anlatır.

Dr. B. imparatorluk üyeleri gibi önemli kişilerin gizli belgelerinin takibini yapan ve bir çok sırra vakıf bir avukatken Hitler Almanyasının gizli polis gücü olan Gestapo tarafından tutuklanır. Bu tutuklama cezaevine konma, toplama kampına gönderilme ya da işkenceye maruz bırakılma değildir. Tam tersine görünüşte oldukça insani ve rahatlatıcıdır! Dr. B. bir otel odasına kapatılır fakat bu odada yapabileceği hiçbir şey yoktur. Hayatındaki tek değişiklik, arada bir sorguya götürülmektir. Dr. B. bu durumu şöyle ifade eder:

Bize hiçbir şey yapmadılar. Sadece bizi en mutlak anlamdaki hiçliğin içerisine yerleştirdiler çünkü bilindiği gibi dünyada hiçbir şey insan ruhu üzerinde hiçlik kadar ağır bir baskı uygulayamaz.’

Umudun adı; satranç

Bir hiçlik içinde bekleyen Dr. B. toplama kamplarında olmanın bile kendi içinde bulunduğu durumdan daha iyi olduğunu düşünür. Toplama kamplarındaki insanlar en azından çalışırlar, bir şeylerle meşgul olurlar ve farklı insanların yüzlerini görürler.

Dr. B. aynı oda, aynı eşyalar ile birbirinin aynı olan günleri geçirirken bir gün sorguya götürüldüğünde orada asılı duran paltolardan birinin cebinde bir kitap olduğunu fark eder. Ne kitabı olduğunu bilmeden onu çalıp odasına götürmeyi başarır ancak biraz hayal kırıklığı yaşar, çaldığı kitap bir satranç ders kitabıdır.

Sonrasında yatağının üstünde kendi oluşturduğu hayali kareler ve ekmek kırıntılarından yaptığı taşlar ile bir satranç oyunu müptelasına dönüşür. Tek başına iki kişilik bir oyunu oynayarak aynı zamanda iki farklı kişilik geliştirir. Dr. B.’nin bu psikoloji ile hastaneye düşmesi, sonrasında serbest bırakılması ve gemide oynadığı oyunun sonuçlarını kitabın devamında bulabilirsiniz.

Entelektüel ölüm’ hikayesi

Stefan Zweig gibi bir diğer Avusturyalı Yahudi yazar Jean Amery bir süre toplama kampında kaldıktan sonra izlenimlerini yazdığı denemelerinden birinde, ‘Bu kamplara gönderilen bir aydın için gerçekleşen ilk sonucun entelektüel ölüm olduğunu’ söyler. Satranç da toplama kampında olmasa da toplumdan tecrit edilip bir hiçliğe terk edilmek suretiyle gerçekleşen entelektüel ölümü en güzel şekliyle anlatır.

Son olarak kitabın 1960 yılında beyaz perdeye Schachnovelle (Brainwashed) adıyla aktarıldığını söyleyelim. Bu konuyu eski bir sinema filminde izleyemem diyenlere de 2021 yılı sonlarına doğru filmin yeni bir versiyonun gösterime gireceğini hatırlatmış olalım.

Şunlar da hoşunuza gidebilir..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir