Madalyonun İçi

Madalyonun İçi
Fotoğraf: Macide Yirmibeşoğlu

Psikiyatr Dr. Gülseren Budayıcıoğlu son yıllarda adını çokça duyduğumuz kişilerin başında geliyor. Kendisi meslek hayatının yansıması olan kitapları ve bu kitaplardan uyarlanan diziler sayesinde bir anda popüler oldu. Kitaplarının çok satanlar listelerinde yer alması, farklı kanallarda aynı anda uyarlama dizilerin ekrana gelmesi ve ilginç bir şekilde hepsinin de reytinglerde üst sıralarda birbiriyle yarışması ister istemez ‘Ne var bu kitaplarda?’ sorusunu sordurmaya başladı.

Ben de bugün doktor hanımın (yazar demeyi tercih etmiyorum çünkü asli görevi doktorluk) ilk kitabı Madalyonun İçi ve hissettirdiklerini yazmak istedim.

Farklı hayatlar ve farklı duygular

Kariyeri oldukça eskilere dayanan Dr. Budayıcıoğlu, bunca zamandır çok bilinmez ve tanınmazken bir anda ne oldu da bu kadar ün kazandı kestirmek gerçekten zor. İlk kitabı Madalyonun İçi’nin de yeni bir kitap olmadığını, 2004 yılında yayımlandığını belirletelim. Kitapları çok okunan, Masumlar Apartmanı, Kırmızı Oda, Doğduğun Ev Kaderindir, Camdaki Kız gibi birden fazla dizisi aynı anda gösterilen ve hepsi de reyting rekorları kıran bir doktorun bu yükselişi tez konusu olabilecek ilginçlikte. Adeta bir sihirli değnek dokunmuş gibi parlayan bir kariyeri görüyoruz.

Masumlar Apartmanı
Masumlar Apartmanı

Madalyonun İçi kitabında psikiyatrımızın farklı hastalarıyla yaşadığı tedavi süreçlerini farklı öykü başlıkları altında okuyoruz. Masumlar Apartmanı dizisine ilham kaynağı olan Çöp Apartmanı da bu kitaptaki öykülerden biri. Hepsi birbirinden ilginç ve ‘Ne hayatlar var arkadaş!’ dedirten hikayelerin bir psikoterapi süreci ya da vaka incelemesinden uzak olduğunu düşünüyorum.

Camdaki Kız
Camdaki Kız

Bu yönüyle benim beklentilerimi karşılamadığını söylemeliyim. Eğer psikoloji ve psikiyatriye ilginiz varsa ve bu konularda çok okuma yaptıysanız okuduklarınız size de yavan gelebilir. Vakaların konuları ilginç olsa da aktarımdaki basitlik ve tek düzelik televizyonda herhangi bir gündüz kuşağı programı izliyor hissi uyandırdı bende. Diyalogların yanı sıra analiz bekledim, doyurucu bilgilendirmeler bekledim, hastaların iç dünyalarını anlamak istedim, onlara bir ayna tutulmasını istedim ama maalesef beklediğimi bulamadım.

Gerçek mi kurgu mu?

Dr. Gülseren Budayıcıoğlu’nun mesleki kariyeri ve başarısına saygım sonsuz lakin kitaptaki bazı ifadeler kafamı karıştırmadı değil. Bu bilim dalının cahiliyim, belki sürecin böyle ilerlemesi normaldir ya da her doktorun kendine has bir tarzı vardır ve ne yapsa doğrudur. Sadece ‘Böyle mi olmalı yoksa okunması uğruna bilim popüler kültüre feda mı ediliyor?’ soruları beynimde yankılandı. Misal; daha ilk görüşmede ‘Sen hastasın!’ denir mi ya da daha derinlemesine araştırmadan hemen ilaç verilir mi? Zaten psikiyatrı ziyaret etme durumunda kalmış bireylerin hayatlarında yanlış giden bir şeyler varken sen hastasın demek normale dönme sürecini psikolojik olarak geciktirmek değil midir?

Kırmızı Oda

Bunun dışında kendini öven, öne çıkaran ifadeler ve hastaların daha ilk seansta bir aydınlanma yaşamaları gerçeklerden ziyade bir kurgunun parçası olduğu hissini uyandırıyor.

Hastaların özelini paylaşma sorunsalı

Doğduğun Ev 
Kaderindir
Doğduğun Ev
Kaderindir

Ünlü psikiyatra yöneltilen eleştirilerden biri de ‘hastalarının özelini paylaşarak para kazanması’ konusuydu. Kendisi hikayelerdeki kişilerin, yerlerin, tarihlerin tanınmayacak şekilde değiştirildiğini ve rızası alınmayan hiç bir hastanın öyküsüne yer verilmediğini ifade ediyor. Hatta bazı hastalarının özelikle benim hikayemi de yaz dediğini ekliyor. Ben bu konuda samimi olduğuna inanıyorum ve rızası alındığı sürece hasta öykülerinin yazılmasının yanlış olmadığını düşünüyorum. Hastaların üstünden para kazanıyor ithamını da fazla buluyorum. Hasta kendi rızasıyla para verip geliyor ve yayımlanmasına müsaade ediyorsa bunca yıllık mesleki birikimin sonucu olan maddi getiriyi de çok görmemek lazım.

Yerli Yalom benzetmesi

Gülseren Hanım’ın ilk adı duyulmaya başladığında yerli Yalom benzetmesinin yapılması ve dünyaca ünlü Amerikalı psikiyatr Irvin Yalom’a gödermede bulunulması da çok konuşuldu. Bu konuda çok yorum yapmak istemiyorum ama hasta-doktor iletişimi, insanlara yaklaşım ve yaşadıklarını aktarma noktasında çok büyük farklılıklar olduğunu söylemeliyim. Şahsen Irvin Yalom’da beklediğimi daha çok buldum diyebilirim.

Özet olarak Dr. Gülseren Budayıcıoğlu’nun mesleki kariyerine baktığımızda, Madalyonun İçi ve diğer kitaplarını okuyan ve beğenenlerin çokluğunu nazara verdiğimizde başarısının tesadüf olduğunu söyleyemeyiz ama başta da belirttiğim gibi bu alana ilgi duyup daha fazlasını isteyenleri tatmin etmeyebilir. Yine de bahsi geçen hayatları okuyup kendi sahip olduğumuz hayata şükretmek için bir vesile olabilir.

İyi okumalar…

Sitedeki diğer film ve kitap incelemelerime buradan ulaşabilirsiniz.

Şunlar da hoşunuza gidebilir..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir