Bülbülü Öldürmek

Bülbülü Öldürmek
Fotoğraf: Macide Yirmibeşoğlu

Amerikalı yazar Nelle Harper Lee tarafından 1960 yılında kaleme alınan Bülbülü Öldürmek (To Kill a Mockingbird), hem yazıldığı dönemde hem de günümüzde oldukça dikkat çeken bir roman olarak öne çıkar. 1962 yılında sinemaya uyarlanan eser, 1963 Akademi Ödülleri’nde 8 dalda aday gösterilmiş ve en iyi erkek oyuncu, en iyi sanat yönetimi, en iyi uyarlama senaryo olmak üzere 3 dalda Oscar’ın sahibi olmuştur.

Bülbülü Öldürmek
Harper Lee

Eserin içeriğine ve anlattıklarına geçmeden önce yazarı Harper Lee’ye bir parantez açalım.

Kendi halinde bir yazar; Harper Lee

Harper Lee, 1926 yılında Amerika’nın Alabama eyaletinde doğup 2016 yılında yine aynı yerde hayatını kaybetti. Asıl mesleği yazarlık olmadığı halde arkadaşlarının ona bir yıl yetecek para verip baskı yapması sonucunda yazarlığa geçiş yaptı.

Yaşamı boyunca çok eser vermiştir diye düşünebilirsiniz ama Harper Lee’nin kariyeri öyle kitaplarla dolu değil. Yazarın sadece iki kitabı var; Bülbülü Öldürmek ve Tespih Ağacının Gölgesinde.

Bülbülü Öldürmek
Fotoğraf: Macide Yirmibeşoğlu

Bu iki kitabın okuyucuyla buluşma hikayeleri de ilginç. Kitapları okuyanlar bilir; Tespih Ağacının Gölgesinde, Bülbülü Öldürmek’in devamı niteliğindedir ama aslında Tespih Ağacının Gölgesinde daha önce yazılmıştır. Hikayeyi küçük bir çocuğun gözünden anlat diyen editörünün yönlendirmesiyle yazar, Tespih Ağacının Gölgesinde’yi bir kenara bırakıp Bülbülü Öldürmek’i kaleme almıştır.

Tespih Ağacının Gölgesinde
Fotoğraf: Macide Yirmibeşoğlu

Bülbülü Öldürmek dünya çapında çok ilgi görse de ve devam kitabının çıkması yönünde baskılar yapılsa da Harper Lee, 1960 yılında yazdığı Tespih Ağacının Gölgesinde’nin basımına tam 55 yıl sonra, 2015 yılında izin vermiştir. Yaşamı boyunca neredeyse hiç bir söyleşi ve program teklifini kabul etmeyerek izole bir yaşam süren yazarın Pulitzer ödülü sahibi Bülbülü Öldürmek eserine bakabiliriz şimdi.

Çoğunluğa bağlı olmayan tek şey insanın vicdanıdır…

Kitapta olaylar küçük bir kızın gözünden anlatılır. Annesi hayatta olmayan Scout Finch, avukat babası Atticus, abisi Jem ve bakıcıları Calpurnia ile aynı evde yaşamaktadır. Scout’ın okulda geçirdiği saatleri, kasabada yaptıkları yaramazlıkları, komşularını, aile içindeki ilişkilerini masum, zaman zaman ironik ve mizahi cümlelerle okuyoruz ama kitabın kalbinde başka bir mevzu var. Her ne kadar bu eseri önemli kılan ve dünya çapında üne kavuşturan bu mevzu olsa da kitabın belli bir bölümünden sonra anca ona odaklanabiliyoruz.

O mevzu nedir?: Irkçılık, ötekileştirme, toplumsal baskı, adaletsizlik… Avukat Atticus cinsel tacizle suçlanan Tom’un davasını alıyor çünkü Atticus onun suçsuz olduğuna ve savunulması gerektiğine inanıyor ama ortada bir sorun var çünkü Tom bir siyahi! (Kitapta ‘zenci’ olarak ifade ediliyor fakat yoruma siyahi olarak yazmayı tercih ettim)

Bülbülü Öldürmek
Bülbülü Öldürmek filminden bir sahne.

Peki Atticus’un yaşadığı toplumda bir siyahiyi savunması kabul edilebilir bir şey midir? Asla! Çünkü ortada bir suç varsa onu siyahilerden başkası yapmış olamazdır! Dolayısıyla tüm kasaba Atticus’un üstünde psikolojik baskı kurmaya başlar. Scout’ın da merakla babasına sorduğu soru ve aldığı cevabı da buraya not düşelim:

-Sen zencileri mi savunuyorsun, Atticus?
-Elbette savunuyorum. Zenci deme, Scout. Bu kabalıktır.
-Okulda herkes öyle diyor.
-Bundan böyle o herkesten bir kişi eksilecek.

Irkçılığa başkaldıran eserlerden biri

Yüzyıllardır kanayan bir yara olan ırkçılığın bir çocuğun anlatımıyla aktarılması farklı bir tat verirken hikayenin dilini de anlaşılır ve basit kılıyor. Öte yandan Tom’un yargılanmasına dair süreçle alakalı daha çok detay okumak istiyor insan. Kitabı ön plana çıkaran ve bu kadar meşhur olmasını sağlayan Tom’un davası olsa da içerikte çok da ön planda olduğu söylenemez. Dolayısıyla haksızlığa uğrayan bir siyahinin hikayesini okumaktan ziyade onu savundu diye baskılara maruz kalan beyaz bir avukatın mücadelesini daha baskın olarak hissediyoruz. Yine de ırkçılığa başkaldıran eserlerden biri olduğu gerçeğini göz ardı edemeyiz.

Kitabın beğeneni de çok, basit bulanı da. Gerçek şu ki; farklı ülkelerde, farklı zamanlarda yapılan ‘mutlaka okunması gereken kitaplar’ listelerinde her zaman kendine yer bulmuştur. Amerika’nın en büyük ve saygın ödülü Pulitzer ödülünün de sahibi olmuştur. Filmi ise yine ABD’de kültürel, tarihi, estetik olarak önemli filmler arasına seçilmiş ve Kongre Kütüphanesi’nin Ulusal Film Arşivi’nde muhafaza edilmesine karar verilmiştir.

Ben de nacizane okunması gereken kitaplardan biri olduğunu düşünüyorum. Bülbülü Öldürmek’te küçük bir kız çocuğu olarak gördüğümüz Scout’ın gençliğini ve olayların devamını merak edenlere de Tespih Ağacının Gölgesinde kitabını tavsiye ediyorum. Her ne kadar ilk kitaptaki tadı vermese de insan karakterlerin gelecekte nerelerde olduklarını bilmek istiyor.

İyi okumalar…

Sitedeki diğer film ve kitap incelemelerime buradan ulaşabilirsiniz.

Şunlar da hoşunuza gidebilir..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir