Zihinlerdeki Prangalar

Zihinlerdeki Prangalar
Fotoğraf: Markus SpiskeUnsplash

Pranga nedir? Yalnız suçlular için midir? Zihinlere de pranga vurulur mu? Kendinize taktığınız prangaları nasıl değerlendirmelisiniz? Peki bunları çözebilecek güce sahip misiniz?

Zihinlere de pranga vurulabilir. Üstelik zihnin engelleri öyle güçlüdür ki düşüncelerinize sınırlar koyar. Geniş perspektiften bakmanızı engeller. Sizi her seferinde geriye götürür.

Pranganızı Kenetleyen Halkalar

Kişi dünyaya geldiği andan itibaren çevresini ve kendini tanıma sürecine yelken açar. İlk özerkleşme çabasında etrafındakiler aman dokunma kırılır der ve elinde olanı bırakmak zorunda kalır. Biraz daha büyür, misafirlikte koşma bak sana ne kadar kötü çocuk derler diye uyarı alır. Oturduğu yerde kalmayı öğrenir. Annesi yapmak istediği bir şeyi engellemek için seni bir daha sevmem, bir daha annen olmam der. Sevilmek ve kaybetmemek için çevresindekilerin her istediğini yapar. Okula gider öğretmeninden aferin almak için onun her dediğini yapar. Akrabalarının olduğu bir ortamda haklı gördüğü konuyu savunur, saygısız olarak etiketlenir. Üniversite sınavında belirli bir puan alır, hangi bölüm değer görüyorsa o bölüme yerleşir. Atanamaz çevresindeki insanların gözünde aşağılarda bir konumda olur. Atanır hiç tanımadığı akrabaları tarafından abartılı kutlamalar yapılır.

Sosyal çevresinde kabul görmek için marka kıyafetler giyer. Gezdiği yerleri, yediği yiyecekleri ve giydiklerini sosyal mecralarda paylaşır. Evlilik, tercihi değildir evlenemedi denir. Evlenir onunla mı evlendi derler. Ne yaparsa yapsın çevresinden tam anlamıyla takdir göremez. Hâsılı, hayatı boyunca kendisini özgür zanneder ama gerçekte kim ne der hapsindedir.

Etrafınızdaki insanlardan her onay bekleyişiniz kendinizden bir adım uzaklaşmanızdır. Kendinizden her gidişiniz pranganıza bir zincir halkası daha eklemenizdir. Attığınız her adım başkası içinse hiçbir zaman kendinizi huzurlu hissedemezsiniz.

Etrafınızdaki herkes bir şeyler söyler, peki siz ne dersiniz? Hiç düşündünüz mü? Etrafınızdakilerin sesi o kadar yüksek çıkar ki içinizden gelen o cılız sesi duymakta zorlanabilirsiniz.

Aile, akrabalar, arkadaş çevresi, işveren, iş arkadaşları, içinde bulunulan kültür, sosyal statüler, sosyal medya, maddi durumlar, eleştiriye duyarlılık, irrasyonel düşünce kalıpları prangalarınızı kenetleyen faktörlerdendir. Bu faktörlerle ilgili ne kadar esnek davranırsanız hapisten o kadar kolay kurtuluruz.

Yaşadım Diyebilecek Misiniz?

Fotoğraf: Amy TreasureUnsplash

Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramı’na göre her insanın sağlıklı şekilde geçirmesi gereken sekiz dönem vardır. Bu dönemlerden sonuncusu benlik bütünlüğüne karşı umutsuzluktur. İleri yetişkinlik döneminde bulunan kişilerin hayatlarını ayrıntılı olarak değerlendirdikleri görülmektedir. Hayatının son demlerini yaşadığını hisseden kişiler bu zamana kadar geçirdiği hayatı sorgulamaya başlarlar. Hayatının olumlu olumsuz yönlerini değerlendirirler. Bu hayata neler kattım veya bu hayatta ne gibi zorluklar yaşadım diye düşünürler. Benim bu hayata katkılarım oldu deyip yaşadığı ömre bir anlam yükleyen insanlar bu dönemi sağlıklı atlatırlar. Tersi bir durumda ise süreç çok daha zor atlatılır.

Bu süreci kendinden emin bir şekilde atlatan bireyler ölümü daha kolay karşılayabilirler. Yaşadıkları acı tecrübelere de bir anlam yüklerler. Kendilerini ve yaşantılarını bir bütün halinde kabul ederler. Kendilerini, kendilerine veya bir başkalarına ispatlama ihtiyaçları yoktur. İçsel huzurları yerindedir. Bu kişiler manevi anlamda bir yer edinir ve doyum sağlarlar.

Sağlıklı bir şekilde atlatamayan bireyler ise geçirdikleri ömürden, geçmişteki hatalarından dolayı pişmanlık yaşarlar. İnsanlarla yakınlık duygusu kuramadıklarından ve hayatta üretken olamadıklarından kendilerini yetersiz hissederler. Ölüm ve umutsuzlukla baş başadırlar. Kendilerine değer vermediklerini ve ömrünün büyük bir kısmını başkalarını memnun etmek için yaşadıklarını fark ederler. Hayatını gözden geçirdiğinde geçmişte olanları bir bütün halinde kabul edemez ve geçmişe geri dönemeyeceği için pişmanlık yaşarlar.

Aynayı kendinize çevirdiğinizde dolu dolu yaşadım diyebilecek misiniz? Kendimi bu halimle kabul ediyorum. Yaşadıklarımdan gereken dersi aldım ve bir zaman sonra prangalarımı kırdım mı diyeceksiniz? Yoksa geçirdiğim bu ömürde prangalarım vardı. Hayatımın sona ereceği dönemde fark ediyorum, pişmanım mı diyeceksiniz?
Bu hayattan geçerken zaman zaman kendinizi sigaya çekmeniz faydalı olabilir. Bu hayatın neresinde olduğunuzu, kendinize neler kattığınızı, hayatınızı isteklerinize göre sürdürüp sürdürmediğinizi düşünmelisiniz.

Yaşadım Diyebilmek İçin Neye İhtiyacınız Var?

Fotoğraf: SunyuUnsplash
  • Öz farkındalığınızı artırın. Güçlü ve zayıf yönlerinizi fark etmeye çalışabilirsiniz. Kendinizi olumlu olumsuz özelliklerinizle bir bütün olarak değerlendirebilirsiniz. Kararlarınızın altında yatan sebeplerin farkına varmaya çalışabilirsiniz. Attığınız adımlarda kendinize şu soruları sorabilirsiniz. Bunu ben mi istiyorum yoksa başkalarını memnun etmeye mi çalışıyorum? Hayatımı kendim mi yönetiyorum? Cevabı bulmak için tüm samimiyetinizle derinlere inmeniz gerekebilir. Kendinize ne istediğinizi sorabilir ve bunun yanıtını bulmaya çalışabilirsiniz. Farkındalık düzeyinizin yükselmesiyle kendi kararlarınızı daha kolay vereceksiniz.
  • Öz şefkat gösterin. Uzun hayat serüveninde herkesin başından iyi ve kötü olaylar geçmiştir. Anılarınız kendinizi suçlamanız için değil hayata anlam yüklemeniz için yaşanmış olabilir. Bakış açınızı değiştirin. Böylelikle acılarınızı fark edebilirsiniz. Kendinizi suçladığınız olayları fark edip kendinize şefkat gösterebilmek adına aynı olayı bir arkadaşınızın yaşadığını hayal edip ona nasıl tepki vereceğinizi düşünebilir, kendinize de aynı empatik tepkileri verebilirsiniz. Bu sayede kendinize de etrafınızdaki insanlara gösterdiğiniz kadar şefkatli davranmış olursunuz. Tüm bunlar kendinizi daha kolay kabul etmenizi sağlar.
  • Kararlarınızın sorumluluğunu alın. Yetişkinlerin kendi kararlarını verebilme becerisine sahip olması gereklidir. Kararlarınızı almadan önce etraflıca düşünebilirsiniz. Kararlarınızda kendi payınızın ne kadar olduğunu fark etmeye çalışabilirsiniz. Aldığınız sağlıklı kararın arkasında durmanız ve onun sorumluluğunu üstlenmeniz sizin olgunlaşma sürecinize katkı sağlayacaktır.

Hatice Kübra Durlanık

Hatice Kübra DURLANIK. Lisans eğitimini Hacettepe Üniversitesi, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünde 2015 yılında tamamladı. Yüksek lisans eğitimini Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi'nde Aile Danışmanlığı alanında tamamladı ve 2019 yılında tezini teslim etti. Bireysel psikolojik danışma ve aile danışmanlığı alanlarında çalışmaları bulunmaktadır.

Şunlar da hoşunuza gidebilir..

4 Responses

  1. Zeynep dedi ki:

    Hatice Hanım harika bir yazı olmuş. Açık ve her insanın yaşamını anlamladirabilmesi ve yaşamının farkına varması gerektiğine parmak basip yol göstermeniz takdire şayan. Emeğinize sağlık.

  2. Mustafa yılmaz dedi ki:

    Güzel bir yazı olmuş Kübra hanım devamını bekleriz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir