Uçurtma Avcısı; Yoklukta Var Olmak!

Uçurtma Avcısı; Yoklukta Var Olmak
Fotoğraf: Macide Yirmibeşoğlu

Afganistan Dış İşleri Bakanlığı’nda diplomat olan bir baba ile Farsça ve Tarih öğretmeni bir annenin oğlu olarak Kabil’de doğan Amerikan vatandaşı Khaled Hosseini’nin (Halid Hüseyni) 2003 yılında kaleme aldığı ilk kitabı Uçurtma Avcısı (The Kite Runner) tüm dünyada büyük ses getirdi.

Yazar, 2007 yılında sinemaya da uyarlanan kitabının başarısının ardından doktorluğu bırakarak kendini tamamen edebiyata verdi. Halihazırda Birleşmiş Milletler Mülteciler Komitesi’nde iyi niyet elçisi olarak mültecilere yardım ederken aynı zamanda Afganistan halkına insani yardım sağlayan Khaled Hosseini Vakfı’nın çalışmalarını da yürütüyor.

Yazarın kendi hayatından ve vatanından da izler taşıyan Uçurtma Avcısı bir çok acıyı bünyesinde barındıran hüzünlü bir hikayedir.

Şimdi kitabın içeriğine dair ip uçları vermeden, adını Afganistan’da geleneksel olarak yapılan uçurtma şenliklerinden alan Uçurtma Avcısı’nın anlattıklarına bakalım.

Kabil’de iki arkadaş

Emir ve Hasan, Afganistan’ın viraneye dönüşmeden önceki döneminde aynı avlunun içinde yaşayan iki arkadaş… Emir, o büyük avlunun içinde bulunan gösterişli ve zengin evin sahibinin oğlu, Hasan ise yine aynı avlu içindeki müştemilatta yaşayan evin hizmetkarı Ali’nin oğlu. Emir’in annesi onu doğururken hayata veda etmiş, Hasan’ın annesi ise onu doğurduktan bir hafta sonra bırakıp gitmiş. Annesizlik ortak kaderleri olsa da eğitim ve yaşayış olarak birbirlerinden çok farklılar. Farklı oldukları bir nokta da etnik kökenleri; Emir Afganistan’ın çoğunluğunu oluşturan Peştunlar’a mensup, Hasan ise halk arasında hor görülen Hazaralar’dan.

Her ne kadar Emir gelgitler yaşasa da, Hasan’ın gerçek bir arkadaşı mı yoksa hizmetkarı mı olduğunu kafasında netleştiremese de onlar dostlar. Bebekliklerinden beri beraber oynayan, gülen, ağlayan iki dost…

Afganistan’ın üstüne çöken kara bulutlar

Uçurtma Avcısı
Fotoğraf: Macide Yirmibeşoğlu

Emir ve Hasan’ın arkadaşlıkları Emir’in Hasan’ın desteğiyle kazandığı uçurtma şenliğinden sonra farklı bir boyuta geçer. Farklı boyuta geçen sadece onların dostlukları değil, ülkenin kaderidir aynı zamanda. Sosyalist Afgan Hükumetinin teşvikiyle Sovyetler, Afganistan’ı işgal eder ve artık kimse güvende değildir. Kahramanlarımızın da hayatlarında bir takım değişiklikler olur ve her bir değişiklik başka bir hüzne gebedir.

Sovyet işgalinden sonra Afganistan’da kontrolü Taliban ele alır. Yasakları, dayatmaları, zorbalıkları, zulümleri yaşayan bir Afganistan yetmezmiş gibi 11 Eylül saldırıları sonucu Amerika’nın bombalarından nasibini alan da yine Afganistan olur.

Emir ve Hasan tüm bu olanların neresindedir, bu gelişmelerden nasıl etkilenirler? Onları da kitabı okuyacak olanlara bırakıyorum.

Uçurtma Avcısı filmi

Uçurtma Avcısı (The Kite Runner), 2007 yılında Marc Forster’ın yönetmen koltuğunda oturduğu bir Amerikan filmi olarak karşımıza çıktı. Uluslararası arenada kazandığı ödüllerin yanı sıra 80. Akademi Ödülleri’nde ‘En İyi Film Müziği’ kategorisinde Oscar’a aday gösterildi.

Film ABD’yi cennet gibi göstermesi ve Afganistan’da yaşananlarının sorumlusu olarak sadece Taliban ve Sovyetler’i ima etmesi sebebiyle belli bir kesim tarafından eleştirildi. Kitaptaki anlatımın da bu yönde olduğunu ekleyelim. Khaled Hosseini’nin ülkesinden kaçtığında ona kucak açan ve halihazırda yaşamını idame ettirdiği ülkenin hatırına Amerika’yı incitecek bir imada bulunmadığını varsayıyoruz.

Yokluğun içinde var olma savaşı

Zengin bir kültüre ve tarihe sahip toprakların yok edilişini, insanların var olma savaşını, babalar ve oğullar arasındaki ilişkileri, dostluk, sadakat, ihanetin izlerini ince ince işleyen en güzel kitaplardan biri Uçurtma Avcısı. Herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum. Khaled Hosseini’nin ilk eseri olmasına rağmen yalın bir anlatımla insanın içine içine işleyen satırları yazmış olması da bence büyük bir başarıdır.

Son olarak kitabın en çok alıntılanan bölümlerinden biri olan, babasının Emir’e söylediği cümleler ile yazımızı sonlandırmak istiyorum:

Yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir…Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun. Karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun...

İyi okumalar…

Sitedeki diğer film ve kitap incelemelerime buradan ulaşabilirsiniz.

Şunlar da hoşunuza gidebilir..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir