Simyacı; Bir Yolculuğun Düşündürdükleri

Simyacı; Bir Yolculuğun Düşündürdükleri
Fotoğraf: Macide Yirmibeşoğlu

Simyacı (Özgün adıyla O Alquimista, İngilizce adıyla The Alchemist), yayımlandığı 1988 yılından beri tüm dünyada büyük bir ilgiyle okunan ve bir çok kişiye ilham olan önemli eserlerden biridir. Yazarı Paulo Coelho ise Gabriel Garcia Marquez’den sonra en çok okunan Latin Amerikalı yazardır.

Bu zamana kadar üzerinde çok konuşulan bu esere ve yazarına biraz daha yakından bakalım.

Hippilikten yazarlığa uzanan yol

Fotoğraf: Macide Yirmibeşoğlu
Fotoğraf: Macide Yirmibeşoğlu

Paulo Coelho 1947’de Brezilya’nın Rio de Janerio kentinde doğdu. Gençlik yıllarında hippi olan ve şarkı sözü yazarlığı yapan yazar, sonrasında tiyatro yönetmenliği, gazetecilik yaptı ve en son edebiyat alanında eserler vermeye başladı. Yaşamındaki fiziksel ya da içsel yolculuklarını kitaplarında anlatıp okuyucuyla buluşturan yazarın yıldızını parlatan, üçüncü kitabı Simyacı oldu.

Simyacı bir çok farklı dilde baskı yaparak, yazarına ‘yaşayan yazarlar arasında kitabı en fazla dile çevrilen yazar’ ünvanını kazandırdı ve 2003 yılında Guinness Rekorlar Kitabı’na (Guinness World Records) girmeyi başardı. Rekor kırdığı 2003 yılı itibarıyla kitap 53 dile çevrilmişti, bugün o sayı daha da artarak 67 oldu. Yakın bir zamanda yazılmasına rağmen bu kadar rağbet görmesi önemli bir başarı olarak da tarihteki yerini aldı.

Endülüslü Santiago’nun hikayesi

Endülüslü Santiago, 16 yaşına kadar papaz okuluna gitmişti çünkü ailesi papaz olmasını istemişti. Santiago ise küçüklüğünden beri dünyayı tanımayı, gezip görmeyi istiyordu ve bir gün babasına papaz olmak istemediğini, başka insanların yaşadığı yerleri görmek istediğini söyledi. Babası ‘Yalnız çobanlar başka yerleri görür’ deyince Santiago çoban olmaya karar verdi. Babası eline bir kese altın sıkıştırıp ‘Git, kendine bir sürü al ve en iyisinin bizim şatomuz, en güzel kadınların da bizim kadınlarımız olduğunu öğrenene kadar dünyayı dolaş’ dedi ve Santiago’nun İspanya’dan Mısır piramitlerine olan yolculuğu başlamış oldu.

Bir derin yolculuk

Babasının verdiği para ile kendine bir sürü alıp yola çıkan Santiago, koyunlarıyla dağ, taş, kasaba gezip akşam hava karardığında kurtlara karşı emniyette olabilecekleri bir yerde konaklıyordu. Santiago üst üste aynı rüyayı görmeye başladığında onu gerçekleştirme isteğiyle yanıp tutuşmaya başladı. Rüyasında Mısır piramitlerine gitmesi, orada bir hazine bulacağı söyleniyordu. Düşe inanıp inanmama noktasında gelgitler yaşayan Santiago, konuştuğu bir falcı ve yaşlı bir adamdan aldığı işaretler sonucu sürüsünü satıp yola çıkmaya karar verdi.

Hikayenin devamında Santiago’nun karşılaştığı farklı insanları, onlardan öğrendiklerini, hayat adına edindiği tecrübeleri okurken içsel yolculuğuna da şahit olacaksınız ve belki de kendi içsel yolculuğuna çıkacak olanlara kılavuzluk edecek cümleler okuyacaksınız.

Aşinası olduğumuz hisler

Fotoğraf: Macide Yirmibeşoğlu
Fotoğraf: Macide Yirmibeşoğlu

Paulo Coelho’nun bir çok kitabını ve hatta ülkemizde basılmamış olan bazı diğer kitaplarını da okumuş biri olarak şunu söylemeliyim, Coelho’nun içsel yolculuktan bahsettiği tek kitabı Simyacı değil. Genel olarak kitaplarının çoğunda mistik ögelere ve karakterlerin kendini bulma çabalarına şahit olabilirsiniz. Yazının başlarında da belirttiğim gibi bir çoğu da kendi hayatında edindiği tecrübeleri içerir.

Simyacı’yı okuyanlar da çoğu cümlenin tasavvufi havasını hissederler ki yazar kendisi de bir konferansta Simyacı’yı yazmaya Mevlana’nın Mesnevi’sinde yer alan bir öyküden etkilenerek başladığını söylemiştir. Gerek Simyacı’dan gerek diğer kitaplarından yazarın İslam felsefesi ve tasavvufu üzerine okumalar yaptığını da tahmin etmek zor değil.

Gidilen yol varılan yerden evladır

Simyacılık eski çağlardan beri üzerinde çalışılmış ama hiç bir zaman istenilen sonuca ulaşamamış bir meslektir. İnsanlar istenilen sonuçlara ulaşamasalar da elementlerin kimyalarıyla oynayarak saf altını elde etme sevdalarından vazgeçmemişler.

Kabe’yi görmek için yola çıkan karıncanın ‘sen oraya varana kadar ölürsün’ diyenlere ‘olsun en azında yolunda ölürüm’ demesi gibi Santiago’nun hikayesini değerli kılan da sonu değil, o yolda yürürken edindikleridir. Bu yüzden kitabın sonu bazıları için tahmin edilesi olabilir ama orada odaklanmamız gereken o sona nasıl gelindiğidir.

Henüz okumamış olanlara Simyacı’yı tavsiye ederim.

İyi okumalar.

Sitedeki diğer film ve kitap incelemelerime buradan ulaşabilirsiniz.

Şunlar da hoşunuza gidebilir..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir