Sefiller

Sefiller
Fotoğraf: Macide Yirmibeşoğlu

Dünya edebiyatının gelmiş geçmiş en büyük eserlerinden biri Sefiller (Les Miserables)…Basıldığı zamandan bugüne adından hep söz ettirmiş, bir çok sahne sanatlarına ve beyaz perdeye aktarılmış, sadece Fransa’ya değil tüm dünya ülkelerine hitap etmiş bir baş yapıt. Victor Hugo’nun tam 17 yılda tamamladığı ve ‘Tüm halklar tarafından okunur mu bilmiyorum ama ben hepsi için yazdım’ dediği Sefiller’i anlatmak, yorumlamak hiç kolay olmasa da haddim olmayarak bir kaç cümle yazmak istedim.

Tam metin okumak

Şimdiye kadar Sefiller’i okuduğumu sanıyordum. Ne zaman ‘Okudun mu?’ diye sorulsa, ‘Evet tabii ki’ diyordum ama bir yandan da bu kadar abartılacak bir roman olmadığını da içimden geçiriyordum. Çünkü benim okuduğum 300-400 sayfaya sığdırılmış ‘sadeleştirilmiş’ bir kitaptı. Orijinal metnin 5 cilt ve yaklaşık 1700 sayfadan oluştuğunu göz önüne alırsak karışık pizza yediğimi sanarak salça soslu bazlama yemiş gibiydim.

Herkes okusun, insanların gözünü korkutmasın diye sağdan soldan kırpılan, orijinalliği bozulan bir eserden ne anlayabilirsiniz ki? Bugün ilkokul seviyesinde de çocuklar klasiklerle tanışsın diye 80-90 sayfalık kitaplar basılıyor. İyi niyeti anlıyorum ama çocuklar 9 yaşında klasik okumalı diye de bir kural yok. O yaştaki çocuk eserin özünü anlamadığı gibi ‘Ben klasik okumayı sevmiyorum, demeye de başlıyor. Bırakın 15 yaşında, belki 18 yaşında tam metnini anlayarak, sindire sindire okusun.

Sefiller’in hem sadeleştirilmiş hem tam metnini okumuş biri olarak şunu söyleyebilirim; kısaltılmış metinlerinde konuyu okuyorsunuz, tam metinlerinde duyguları, edebiyatı, tarihi, toplumu, geçmişi ve geleceği okuyorsunuz. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’na ait Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi’ni bu anlamda çok başarılı buluyorum ve yeniden okuduğum tüm klasiklerde bu seriyi tercih ediyorum. Evet bazen klasik eserlerde detaylar çok fazla oluyor, örneğin Sefiller’de bir yeraltı lağımına sayfalarca yer veriliyor, toplumu ilgilendiren konuları anlatmaya satırlar yetmiyor ama hepsini bir arada okuduğunuzda eserin özüne inip bir baş yapıt olduğunu anlayabiliyorsunuz. Öte yandan öyle nahif cümleler okuyorsunuz ki edebiyle edebiyat yapmak nasıl olur görüyorsunuz.

Jean Valjean efsanesi

Sefiller de böyle özüne inilmesi gereken bir eser. Çünkü Fransa’nın devrim sonrası yaşadığı olayları, toplumsal yapısını, dini inanışlarını, siyasi kavgalarını, insanı sefalete sürükleyen ve ahlaki değerlerini sorgulattıran mahalle baskılarını irdeliyor gibi gözükse de yazarının dediği gibi tüm dünya halklarının yaşadıklarını gözler önüne seriyor.

Sefiller’in hikayesi Digne psikoposu Mösyö Myriel ile başlasa da bizim tüm eser boyunca kovaladığımız, ne olacak acaba diye merakla satırlar arasında gezindiğimiz ana karakterimiz Jean Valjean. Ablası ve yeğenleriyle yaşarken ekmek çaldığı için beş yıl ceza alan, kaçma girişiminde bulunduğu için cezası 19 yıla çıkarılan ve sonra aynı suçu tekrar işlemeye teşebbüsten cezası ömür boyu kürek mahkumiyetine çevrilen bir adam Jean Valjean.

İlk cezasını çektikten sonra elindeki mahkumiyetini gösteren belgeyi görenlerin iş vermediği, yiyecek ve yatacak yer sağlamadığı bu adam toplum tarafından soyutlandığı için psikoposa sığınır. Gel gör ki ona yemek ve yatak veren psikoposun evinde şeytan Jean Valjean’ı yine rahat bırakmaz ve psikoposun gümüş şamdanlarını çalar. Bu noktada psikoposun gösterdiği büyüklük Jean Valjean’ın hayatında bir dönüm noktası olur. Eserin devamında Jean Valjean’a ne olduğunu merak ederiz hep. Yeni, yepyeni hayatlar kurar, farklı kimliklere bürünür ama bir kürek mahkumu olarak aranmaya da devam eder.

Tüm halkların içinden karakterler

Eserde daha çok Jean Valjean’ın hayatını okuyor gibi olsak da aslında bir çok karakterle bir çok olay örgüsünün içinde buluruz kendimizi. Jean Valjean okuyucu için çok özeldir ama diğer her bir karakterle de çok şey öğreniriz. Karnındaki bebeğiyle terk edilen, yaşadığı sefalete çocuğunu ortak etmek istemeyerek onu bir aileye bırakan ve kendisi kötü yollara düşen Fantine, Jean Valjean’ın hayatının merkezine düşen kimsesiz küçük kız Cosette, kötülüğün her haliyle ete kemiğe bürünmüş hali Thenardier Ailesi, otoritesi, işine olan saygısı ve egosuyla karşınıza çıktığı her satırda tüylerinizi diken diken eden polis müfettişi Javert, kendini iyiliğe adamış belediye başkanı Mösyö Madeleine, vezir olabilecek potansiyele sahipken biraz rezil durumlara düşen ama inandığının peşinde koşan Marius

Kıyamete kadar konuşulacak bir baş yapıt bırakmak

Victor Hugo
Victor Hugo

Victor Hugo, toplumsal sefalet ve adaletsizlik üzerine bir kitap yazmayı çok isteyerek Sefilleri yazmaya başlamıştı, 17 yılını alsa da kitap çıktığında çok ilgi göreceğini biliyordu. Eser halkla buluştuğunda o sırada tatilde bulunan yazar ve yayıncısı arasında dünya tarihinin en kısa telgraflaşması gerçekleşti. Hugo, esere halkın tepkisini merak ederek sadece ‘?’ simgesiyle bir telgraf gönderdi, karşılığında çok ilgi gördüğünü ima eden ‘!’ sembolüyle cevabını aldı. Evet eser gerçekten çok ilgi gördü ama aynı zamanda acımasızca, düşmanca da eleştirildi. O zaman kim ne derse desin, bugün kıyamete kadar en çok konuşulacak ve okunacak eserlerinden olacağına kuşku yok.

Sefiller’in bir çok tiyatro, film, müzikal uyarlamasının olduğunu söylemiştim. Merak edenler 2012 yapımı, üç Oscarlı müzikal dram türündeki filmi de izleyebilirler. Ben izlemedim, izlemeyi de düşünmüyorum çünkü zihnimde canlandırdığım karakterlerin başka hüviyetlerde karşıma çıkmalarını istemiyorum. Diliyle, tarzıyla, tavrıyla önünde saygıyla eğildiğimiz Victor Hugo’nun Sefiller hakkında yaptığı bir sürü açıklamadan bir tanesini bırakarak yazımı sonlandırmak istiyorum:

Okuyucunun şu an elinde tuttuğu kitap; başından sonuna kadar kötülükten iyiliğe, adaletsizlikten adalete, yanlıştan doğruya, geceden gündüze, tutkudan vicdana, çürümeden yaşama, sorumsuzluktan göreve, cehennemden cennete, hiçlikten Tanrı’ya doğru yürümektedir. Çıkış noktası madde, varış noktası ruhtur. Başta ejderha, sonunda melek.”

İyi okumalar…

Sitedeki diğer film ve kitap incelemelerime buradan ulaşabilirsiniz.

Şunlar da hoşunuza gidebilir..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir