Okçu’nun Yolu

Okçunun Yolu
Fotoğraf: Macide Yirmibeşoğlu

Dünyaca ünlü Brezilyalı yazar Paulo Coelho’nun son kitabı Okçu’nun Yolu (Özgün adıyla O Caminho do Arco, İngilizce adıyla The Archer), Eylül ayı itibarıyla ülkemizin raflarında yerini almaya başladı. Daha önce yine bu satırlarda incelemesini okuduğunuz Simyacı ile kendi kariyerinin zirvesine ulaşan yazarın bu son eseri kimilerini mutlu ederken kimilerini de hayal kırıklığına uğrattı. Bir okçunun felsefesi üzerinden hayata dair mesajların paylaşıldığı Okçu’nun Yolu’nda ilgimizi çeken başka detaylar da var elbet…

Mete Gazoz’a ithaf

Kitap çıktığında sosyal medyada ve haber bültenlerinde yazarın paylaştığı bir video dikkatleri çekti. Paulo Coelho, Mete Gazoz’un fotoğrafının yer aldığı bir bilgisayar ekranının karşısında bu kitabını olimpiyat şampiyonumuza adadığını ve onun için kitabını imzaladığını söylüyordu. 2020 Tokyo Olimpiyatları’nda bize büyük bir gurur yaşatan, ülkemize okçuluk branşında ilk altın madalyayı kazandıran ve adını önümüzdeki yıllarda çok fazla duyacağımıza inandığım Mete Gazoz da bir teşekkür videosuyla ünlü yazara karşılık verdi.

Bu yönüyle kitap bir kere daha ilgimizi daha kuvvetli bir şekilde çekti. Olimpiyatlardan sonra zaten okçuluğa karşı bir ilginin olduğu bilinirken bu jestle hem eserin yıldızı bir kere daha parlamış hem de Mete’nin başarısı dahada tescillenmiş oldu. Yalnız her ne kadar yazar bir video ile Mete’ye seslense de kitapta adını geçirmemiş. Haberi gördükten sonra sayfalar arasında Mete Gazoz adını çok aradım ama bulamadım. Benim elimdeki kitabın ilk baskısı, belki bundan sonraki baskılarda bir cümleyle bahsedilir diye umuyorum.

Hem sevilen hem eleştirilen bir tarz

Gelelim kitaba…Bazıları için şahane bazıları içinse hayal kırıklığı olduğundan bahsetmiştim. Öncelikle şunu söylemeliyim ki Okçu’nun Yolu, alışageldiğimiz Paulo Coelho kitaplarından biraz farklı. Evet yine hayata dair mesajlar ve öğütler var ama bir roman tarzında değil. Kitabın içeriğinde yazılar çok fazla yer kaplamıyor. Hikayenin başı ve sonunda bir kaç tam sayfa görüyoruz, diğerleri çizim ve kısa paragraflar halinde yazılmış öğretilerden ibaret. Bu haliyle çizimlerin çok fazla yazıların az olması okuyucuları tarafından eleştirilmiş.

Paulo Coelho’nun bir çok kitabını okumuş ve tarzına az çok hakim biri olarak şunu söyleyebilirim; evet keşke daha fazla yazı olsaydı da daha fazla okuyabilseydim çünkü verilen mesajlar o kadar güzel ki tadı damağımda kaldı. Çizimlere gelirsek kitabı özel kılan unsurlardan biri de o çizimler zaten. Ayrıca çizerin emeğini de göz ardı etmeden ona da hakkını teslim etmek gerekir diye düşünüyorum.

Marangoz Tetsuya’nın okçuluğu

Hikayedeki Tetsuya, köyünde marangozluk yapan bir adamdır. Bir gün uzak diyarlardan bir yabancı gelip ona meydan okur. Meydan okuması marangozluğu ile alakalı değil, okçuluğu ile alakalıdır. Çünkü Tetsuya geçmişte ülkenin en iyi okçularından biriyken o hayatı bırakıp köyünde mütevazi bir hayata çekilmiştir ve kimse onun okçu olduğunu bilmemektedir. Yabancı adamı Tetsuya’ya götüren köyün gençlerinden biri duyduklarına da gördüklerine de inanamaz. Tetsuya’dan ona da okçunun yolunu anlatmasını ister ve böylece mahir okçu hem yabancı adama gereken dersi verir hem de gence okçunun yolunun nasıl olması gerektiğini anlatır.

Bir yaşam öğretisi

Okçu’nun Yolu sadece okçuya değil; her insana hitap eden bir yaşam öğretisidir aslında. Bir oturuşta okuyabileceğiniz kısalıkta olsa da bir ömür düşünebileceğiniz incelikte de bir eser. Paulo Coelho, bu konuyu daha derinleştirip detaylarıyla yazabilirdi elbette ama bu haliyle de kadim okuyucusunu tatmin edecek kalitede bir öğreti koymuş ortaya. Kitapta okuduğum cümlelerin bir çoğunun altını çizdim, onlardan biriyle de yazıma son vermek istiyorum:

Tıpkı yayının tahtası gibi esnek olabilen ve karşılarına çıkan işaretleri gözden kaçırmayan insanlarla yakınlaş. Böyleleri aşılmaz bir engelle karşılaştıklarında ya da daha iyi bir fırsat gördüklerinde yollarını değiştirmeye çekinmeyen insanlardır. Suya haiz özelliklerdir bunlar: Kayaların etrafından dolaşmak, nehir yatağına uyum sağlamak, bazen göle dönüşerek havzayı doldurmak ve ardından taşarak yoluna devam etmek çünkü su istikametinin deniz olduğunu, er ya da geç oraya ulaşacağını asla unutmaz.


İyi okumalar…

Sitedeki diğer film ve kitap incelemelerime buradan ulaşabilirsiniz.

Şunlar da hoşunuza gidebilir..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir