Çocukları İngilizceden Nasıl Soğutuyoruz? – 2

Çocukları İngilizceden Nasıl Soğutuyoruz?
Tima Miroshnichenko – Pexels

Geçen hafta ilk bölümünü okuduğunuz Çocukları İngilizceden Nasıl Soğutuyoruz? yazı dizisinin bu hafta ikinci bölümünü aktaracağım. İlk bölüm üzerine olumlu dönütlerini paylaşan çok meslektaşım oldu. Ayrıca geçmişte benzer muamelelerle karşılaşıp İngilizceye hiç bir zaman ısınamadığını, hala da mesafeli davrandığını söyleyen farklı meslek gruplarından kişiler de çıktı.

Evet yine fark etmeden iyi niyetlerle yaptığımız ama çocukları adım adım İngilizceden soğuma noktasına getiren söylemler ve davranışlarla devam edelim.

Her konuşulanı ya da duyulanı İngilizceye çevirtmek

Çocuğumuz İngilizce öğrenmeye başlar başlamaz aileler olarak hemen atağa geçeriz. Televizyonda duyduğumuz, gazetede gördüğümüz her şeyi ‘Burada ne diyor?’ diye çocuğa sormaya başlarız. Benzer sorulara ben de lise dönemimde çok maruz kaldım. O dönem babam kendisi az anladığı halde dünyada neler oluyor diye merakından yabancı kanallardan haberleri takip ederdi. Dolayısıyla ‘Ne diyor, neyden bahsediyorlar?’ sorularına çok maruz kaldım. BBC’nin, CNN’in o zaman için hiç bir kelimesini bile anlamadığım yuvarlaya yuvarlaya konuşan spikerlerini görünce bana bir ter basardı. Babamın haber saatinde oturma odasının önünden bile geçmezdim.

Ben o dönem lisedeydim, çok sorun edecek yaş ve konumda değildim çünkü zaten dil bölümünü seçmiştim ama daha küçük yaştaki çocuklara ve hatta ilkokul seviyesindeki çocuklarına bile yabancı haber kanallarını açıp anlamadığı için okulun İngilizce eğitimini sorgulayan aileler de duydum.

Simultane tercüme yapanları canlı yayınlarda görmüşsünüzdür. Bu işin uzmanı olan insanların bile yakalamakta zorlandığı anlar oluyorken çocuklardan duyduğunu çevirmesini istememiz çok da mantıklı bir davranış değildir. Kaldı ki çocukların çeviri yaparak İngilizce öğrenemeyeceği ya da daha doğru bir ifadeyle, iletişim düzeyinde İngilizce öğrenemeyeceğini çok iyi biliyoruz. O yüzden çocukları bu konuda sıkmamanızı tavsiye ederim.

Çocukları İngilizceden Nasıl Soğutuyoruz?
Pixabay – Pexels

Para cezası ya da sınıfa çikolata alma cezası vermek

Öğretmenler olarak bazen sınıfımızda bazı kurallar koyarız. İngilizce iletişim kurmayı üst düzeye çıkarmak ya da bazı kuralları sindirmek için yapılan, çoğu zaman anlık faydası da görülen uygulamalardır bunlar. Misal, sınıfta Türkçe konuşana para cezası verilmesi, quizden en düşük notu alan kişinin ya da ödevini yapmayan kişinin tüm sınıfa çikolata alması.

Buna itiraz edecek ama çok faydasını gördük diyecek meslektaşlarım olacaktır, doğrudur bu iyi niyetle yapılan uygulamalardan anlık dönütler alınabilir ama zoraki ve sonu olmayan uygulamaların geleceğe dönük çok faydası yoktur.

Ayrıca bu tarz maddiyata dayanan uygulamalarda tüm ebeveyn-öğrenci ve öğretmenler arasında muhakkak ortak bir karar olmalıdır. Bazı çocukların ailelerinde bir çikolataya bile verecek para yoktur, bazılarının ise parası çoktur ama evde bunu olumlu karşılayacak bir baba ya da anne yoktur. Her iki durumda da arada kalan çocuk olur. Bu arada kalmışlığın izleri çocuklarda derin olur.

Küçük yaş grupları için testler/quizler hazırlamak

Okul öncesi gruplarda test ya da quiz gibi uygulamalara pek rastlamadım ama ilkokulun ilk yıllarında test/quiz uygulaması çok gördüm. Çocukları yargılama ya da kıyaslama amacı gütmeden hem öğrenmek hem eğlenmek amcıyla yapılan uygulamalara karşı değilim, duruma göre yapılması da gerekebilir ama bu uygulamaların nasıl yapıldığı ve sonucunda ne olduğu önemlidir.

Değerlendirme yaptığınız, yani doğru ve yanlışları işaretlediğiniz kırmıza pilot kaleminiz bile bazı çocukları olumsuz etkileyebilir. Hadi canım, sen de çok abarttın diyebilirsiniz. Abartmamın sebebi öğretmenliğimin 4. ya da 5. senesinde bir öğrenciden duyduğum ve aklıma kazınan cümledir.

O dönem özel bir kurumda 5. sınıf derslerine giriyordum. Sınıfın genel başarı ortalaması, derse katılımı, ödevlere verdiği önem bir öğretmeni mutlu edecek seviyeydi ama bir tane öğrencimin hiç bir şekilde ne dersle, ne ödevle alakası vardı. Tam bir “dünya yansa umurunda değil” ruh halindeydi. Özel olarak konuştum ‘Hocam İngilizceden nefret ediyorum ben’ dedi. Nedenini öğrenmek istedim doğal olarak. O anda söylediği cümle öğretmenliğimde kulağıma küpe ettiğim bir cümle oldu. ‘Hocam birinci sınıftaki İngilizce öğretmenimiz quiz yapmıştı, ben hiç bir şey yazamadım. Hem yazım kötüydü hem de kelimeleri yazmayı bilmiyordum. Hoca kağıdın üstüne kırmızı kalemle kocaman bir sıfır yazıp çöpe attı. Ben de o günden beri İngilizceden nefret ediyorum’

Ders verme, kızdığını belli etme, diğerlerine göz dağı verme ya da verdiği emeğin karşılığını bulamama…Öğretmen arkadaşımın kötü niyetle böyle bir davranışa yönelmediğine, bir anlık sinirle olayların geliştiğine inanmak istiyorum ama sebebi her neyse sonucu acı olmuş. İşin ilginç yanı aradan 4 yıl geçmiş ama bu acı sonuçtan öğretmenin hiç haberi olmamış.

Peki kırmızı kalemle yanlışları göstermeyelim mi? Tabi ki gösterelim ama kağıdı yırtacak sertlikte kırmızı çarpılar atmakla çarpı koymadan, bir iki teşvik edici sözle yanlışlara dikkat çekmek arasındaki farkın öğrenci için çok önemli olduğunu da bilelim.

Yazıyı çok uzun tutmama ve okunabilir kılma adına burada bu bölüme ara verip, önümüzdeki hafta üçüncü ve sonuncu bölümde tekrar buluşmak üzere diyorum.

Yabancı dil edinimi hakkındaki diğer yazılarıma ve sayfama ulaşıp farklı konularda bilgi sahibi olabilirsiniz.

Organik İngilizce

Organik İngilizce, 2016 yılından beri Instagram'da @organik.ingilizce adıyla İngilizce üzerine oyun, etkinlik, kitap ve bilgi paylaşımı yapan bir sayfadır. Ezber ya da çeviri yaptırmadan, doğal olarak bolca dile maruz bırakarak, eğlenceli etkinlikler ve oyunlar ile çocuklara İngilizceyi sevdirmeyi ve kalıcı bir dil edinimini hedefler.

Şunlar da hoşunuza gidebilir..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir